Haberde Bursa

CAN…

02.02.2022
713

2021’in sıcak bir Ağustos ayında BUYAZ dergisi için Can Ertan’la yapacağım söyleşiye hazırlık yapmıştım. Tanışmadan önce sorularımı; Facebook’ta köşe yazıları ve felsefi, kısa paylaşımlarından faydalanarak hazırlayıp kendisine göndermiştim. Ters bir söyleşi olacaktı. Yanıtlarını gönderdikten sonra buluşmaya, tanışmaya karar vermiştik. Konuklarıyla buluştuğu Ülkü Pastanesi’nde buluştuk. Söyleşinin devamı da o buluşmadan sonra oluştu.

Hisar’da oturan kültürlü bir Bursa ailesinin tek çocuğu olarak; meyve ağaçları arasında (özellikle yazılarında anlattığı; adı gibi, can erik ağaçları), sevgiyle, ilgiyle, müzikle, sinemayla, tiyatroyla, okumayla geçen bir çocukluk geçirmiş Can. Çocukluğunu anlattı bana uzun uzun.

Sevenlerini, sevdiklerini çoktan kaybetmiş, onlara olan özlemini yazılarında dile getiriyordu. “Müzeyyen’im” dediğinde ağzından bir Müzeyyen daha çıkardı. Annesine özlemi bir başkaydı. Şimdi Müzeyyen’ine kavuştun sevgili Can.

Müzik öğretmeni bir dede ve mühendis bir babanın; titiz, ehliyetli ellerinde yetişmiş çok kültürlü bir insandı Can Ertan. Engin edebiyat ve müzik kültürüne sahipti.

1960 doğumlu Can, benden bir yaş küçüktü. Beni öyle sıcak, öyle candan karşılamış, öyle ilgi göstermişti ki; küçük kardeşimle konuşuyormuşum gibi rahat hissetmiştim kendimi yanında. O da benim için aynı duygular içinde olduğunu söylemişti. Ben “Can Bey” dedikçe; “bana lütfen ‘Can’ de” dedi birkaç kez. Ben de adıyla hitap etmeye ve “Can, dostum…” diye yazmaya, söylemeye başladım.

Giderken elim boş gitmemiş “Çıtalı Uçurtma” kitabımı da takdim etmiştim kendisine. Biliyordum ki, okumayı kitapları çok severdi ve bu hediyeme çok mutlu olacaktı. Mutlu olduğunu da belli etti bütün nezaketiyle.

Söyleşimiz yerel gazetelerde çıktı. Söyleşimden memnun olmuş olmalı ki; bir köşe yazarının verebileceği en güzel hediyeyi verdi bana ve “Ahmet Koçak’la İnsanın Ana Yurdu Çocukluğudur” köşe yazısıyla beni köşesinde ağırladı Mavi kapaklı kitabımla birlikte. “Sağ olsun, söyleşi esnasında duyarlı, ince kişiliğiyle Koçak bana “Çıtalı Uçurtma’’ kitabını imzalayarak armağan etti. Çok mutlu oldum.” Yazmıştı. Defalarca okudum yazısını ve sayfamda, gruplarda paylaştım.

Yaşı ilerlemiş her insanın yaşadığı yalnızlık duygusu yaşıyordu. Çok seveni, çok görüşeni olduğu halde yazılarına da yansıtıyordu bu yalnızlığını. “Keşke birkaç kardeşi olsaydı” diye düşündüğüm çok oldu.

Yazılarında kaybettiği sevdiklerini kısacık; “Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun” diye geçiştirmek yerine; anıları ile birlikte köşesine konuk eder, bizler de o kişi hakkında bilgi sahibi olurduk. Çok noktalı virgül kullanmamın nedeni Can’dır. O yazılarında peş peşe noktalı virgül kullanır, tümcelerini bu işareti çok kullanacak şekilde yazardı.

Yeni Marmara Gazetesi ile yolları ayrılınca “Yeni Marmara’ya Veda” yazısıyla veda etmiş bizler de onunla buruk bir veda yaşamıştık. Vedadan sonra yalnızlığının daha da arttığını; parkta güvercinlere yem atarken, çok sevdiği kuşu İlham’la muhabbet ederken seziyordum. Her daim buluşmayı, görüşmeyi arzu etsem de Covid salgını nedeniyle -onu esirgemek adına- hep erteledim buluşmamızı. Ve salgın onu yakalamıştı tüm esirgememize rağmen. Bir de beyin kanası musallat olmuştu. Böyle erken aramızdan ayrılacağını bilemezdim sevgili Can.Daha benimle televizyonda söyleşi yapacaktın.

Dünya çok acayip bir yer değil mi Can? Yozgat’ta doğmuş büyümüş; altı ay öncesine kadar hiç tanımadığın biri giriyor hayatına ve vefatına düz yazı ile ağıt yakıyor ve kendi köşesinde ağıdını cümle aleme duyuruyor…

“Babacığım Salim Ertan derdi ki:

‘’Can evladım, en güzeli vicdan temizliğidir. O zaman başını yastığa koydun mu mışıl mışıl uyursun.’’ Yazmıştın bir yazında.

Başka bir yazında: “Müzeyyenim bir gün aldı karşısına beni dedi ki: ”Biz sana mal mülk para pul bırakamayacağız çok; ama mutlu bir çocukluğun olsun diye çabaladık. Güzel çocukluk anıların ilerde üzüldüğünde, darda kaldığında, vefasızlık gördüğünde seni bir koza gibi korur. Hemen, bir güzel çocukluk anını hatırla, o seni gülümsetecektir en ağır koşullarda bile.” Dilerim, kara toprak seni annen, Müzeyyenciğin gibi şefkatle kucaklar mışıl mışıl, incinmeden sonsuz uykunu uyursun Can.

“Sevgimle…”diye tüm yorumlara yanıt verirdin hiç üşenmeden. Ben de sana öyle veda ediyorum Can: “Sevgimle…”

ahmet.kocak@hotmail.com

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

>