Haberde Bursa

Ahmet Koçak yazdı; BUGÜN BAYRAM

10.04.2024
42

Köşe yazarımız Ahmet Koçak makalesinde;

Bugün bayram  (Nerede o eski bayramlar?)
Erken kalkın çocuklar  (Neden? Bilgisayarda oynamaya daha erken başlamak için mi?)
Giyelim en güzel giysileri  (Zaten günlük giysilerim bayramlık gibi. Neyine sevineyim?)
Elimizde taze kır çiçekleri  (Çiçekler dalında güzeldir. Elimize almayalım kır çiçeklerini)
Üzmeyelim bugün annemizi  (Üzecek bir annemiz bile yok!)

Almanya’dan emekli bir arkadaş:

Ahmet Bey, bayramda çocuklara vermek için küçük kâğıt paralar hazırlamaya başlarım bayramdan bir ay önceden. Almanya’dan en güzel kâğıtlı çikolatalar getiririm çocuklara verip ağızlarını tatlandırmak için. İçine çok hoş kokulu parfüm karıştırılmış kolonyamı da hazırlar çocukların gelmesini beklerim. Akşama kadar hiçbir çocuk kapımı çalıp da” iyi bayramlar amca” demez. Tüm emeklerim boşa gider. Bayram akşamları benim en hüzünlü zamanlarımdır.” ( Bayram gelmiş neyime anam anam garibem… Almancı sadece kendi başına geldiğini düşünür ancak tüm yurtta yaşanır ve herkes bayramda bu türküyü söyler.)

Nerede o eski bayramlar!” hayıflanmasını şimdiki çocuklar da büyüdüklerinde söyleyecekler mi bilemiyorum? Biz çocukluk ve gençlik yıllarımızda beklenti eşiğimiz çok aşağılarda olduğu için mutlu geçirirdik bayramları. Bayramdan bayrama yenen kavurma, alınan yeni bir giysi, bir kâğıtlı şeker, bayramda zor şer biriktirdiğimiz madeni paralar bizi mutlu etmeye yeter de artardı. Biriktirdiğimiz bozuk paralarla köyün sinek dolu bakkalından iki bisküvi arasına gül kokulu lokum yayıp yemeyi şimdiki çocuklar isterler mi hiç?

Cennet derelerinden bal ve şarap akan, yetmiş iki hurisi olan bir yer olarak betimlenir. İyi insan olursanız bunlara kavuşacaksınız, denir. Her gün bir huriyle birlikte olan, şarabı beğenmeyip şampanya, viski, likör, kokteyl içen(İçki sağlığa zararlıdır), çeşit çeşit kahveler, sıcak çikolata, milk şeyk, latte, vafıl, yaş pasta vb şeyler yiyip içiyor insanlar. Damak tadı, içecek eşiği iyice yukarı çıkan insanlar şarap ve balı ne yapsın, değil mi ama?

Çocukluk yıllarımızda ev ev gezip şeker biriktirir sonra kimin şekeri çok yarışması yapardık. Birinci gelen ikinci bayramını yaşardı. Bir hafta önüne gelene “bu bayram köyde en çok şekeri ben topladım biliyon mu?” der, övünürdü. Yamalı giysilerden sonra yeni, yamasız giysiler giymek de çok hoş olurdu.

Gençlik yıllarımızda Güneş bir mızrak boyu yükselmeden önce kalkar bayram namazına giderdik. Namazı imamın tarifi üzere kıldıktan sonra eve gelirdik. Gündelik tek yenen yemekler toplu olarak bayram sofralarına gelirdi. Bu yemekler: Yeşil mercimek çorbası, kuru fasulye, bulgur pilavı, erişte, yaprak sarma, kısır, sarımsaklı yoğurt karıştırılmış patatesli mantı, üzerine de sini dediğimiz tatlı olurdu. Sabah sabah yenecek şeyler mi bunlar? Çay yanında peynir, yumurta, zeytinle kahvaltı etmeyi sevdiğim için sabah o yemekleri yemekten pek hoşlanmazdım.

Aile büyüklerinin konuk beklediği odalarda yerimizi alır, yetişkin insanların yetişkince konuşmalarından sıkılarak bayramı geçirirdik. Sonra köyün gençleri olarak köy odalarını toplu olarak gezme kararı alıp uygulamış, sıkıntıdan kurtulmuş, bayram yaşantımıza renk katmıştık. Gittiğimiz odalarda iyi karşılanır; kâğıtlı şeker, lokumlarımızı çaylar eşliğinde; oda sahibinin her birimize tek tek “Nasılsın yavrım, neşaalsin?” sorusuna “eyiyim emmi sen nasılsın, neşaalsin?” şeklinde yanıtlar vererek sosyalleşmiş hissederdik kendimizi.

Günümüzde durumu uygun olanlar bayramlarda memleketlerine gider değişik bir çevrede yaşamanın sıkıntısını, yorgunluğunu yaşadıktan sonra evine dönmenin mutluluğunu yaşarlar. Kimisi de sahillere akın eder, yine evine dönmenin mutluluğu ile sonlandırır tatilini. Bir hafta on gün babanızın, kardeşinizin evine de gitseniz rahat edemezsiniz. O kadar masrafı rahatsız olmak için yaparsınız. Konuk olduğunuz evde yaşayanları da rahatsız etmenin ne gereği var şimdi değil mi? Oturun evinizde.

Torunum Ahmet Erdem doğduğunda o zamanın en büyük banknotu olan iki yüz lira bayram harçlığı vermeye karar verdim. Banknotlar büyüdükçe harçlık da büyüyecek çocuğun harçlığı enflasyona yenik düşmeyecekti Yani niyetim temizdi. 2014 doğumlu torunum iki yüz lira ile bir çeyrek bir de gram altın alabiliyordu verdiğim harçlıkla. Bu yıl yine en büyük kâğıt para olan iki yüz lira vereceğim. Koyduğum kuralı bozmak bana yakışmaz. Günümüzde çeyrek altının 4200 lira olduğunu düşünürsek yıllar içinde çocuğun harçlığı erimiş, bitmiş. Zavallı yavrum; dedesinin maaşı yıllar içinde erirken o da nasibini almış. Yazık! Hükümet en büyük kâğıt parayı altı bin lira yapsa ancak 2014 yılının ayarına getirebilir bayram harçlığını. Hükümetin bana yaptığı iyiliklerden biri de budur. Allah razı olsun onlardan. Yoksa iki torunum oldu ikisine da harçlık versem on iki bin lira ederdi. Bayramlar yaklaştıkça beni alırdı bir sıkıntı. Şimdi gelsin bayramlar…

Eskiden bayram alış verişi telaşının yanında bayram tebrik kartı seçme telaşı da alırdı bizi. Göndereceğimiz kişilerin sosyal konumları, tahsilleri, beğenileri göz önüne alınarak kartlar zorlukla seçilir; diller dışarıda yaldızlı tümcelerle bayram dilekleri kartların arkasına yazılırdı. Bir de fiyakalı, renkli zarf aldın mı o iş tamamdı. Postaya ağzı yapıştırılmadan verilir, mektubun yarısı fiyatına gönderilirdi. Maazallah unutup zarfın ağzı yapıştırılırsa o kadar bayram tebrikine bir etek para vermek zorunda kalınırdı.

Günümüzde bir bayram tebriki yaz, Whatapp’tan yüzlerce kişiyi işaretle gönder tuşunu bas anında telefonlar “dıdıt dı dıt” diye” ötsün. Alıcı aşağı kalır mı; o da gelen mesajlara bir yanıt hazırlar aynı şekilde tebriklere yanıt verir. Gönderen: “Eskiden neler çekerdik; kart seçmek, çirkin yazımızla kart arkası yazmak ne sıkıntı verirdi? Şu Whatsapp ne güzel bir şey! Bulanlardan Allah razı olsun!” diye düşünür, icat edenlere dualar eder.

Evlerimize çocuklar ve konuklar gelmese, torunlara layık oldukları kadar harçlık alamasa, evde oturarak bayram geçirsek de enseyi karartmanın gereği yok; nefes almak, sağlıklı olmak, az da olsa aylık almak da bayram sayılmaz mı? Bu devirde aklımızı yitirmemiş olmak da bayramdır bizim için. Bayram şekeri, harçlık almaya gelen çocuklar olmaması da sevindiricidir; aldığımız şekerlerin, paraların bize kalması bizim için bayram sayılmaz mı? Olmayınca olmuyordur; zorlamamalı olaya Polyannaca bakmalı insan…

İYİ BAYRAMLAR DİLERİM!

ahmet.kocak16@hotmail.com

 

 

 

 

 

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

>