Haberde Bursa

Ahmet Koçak yazdı; AY BEN ÇOK ÇILGIN BİRİSİYİM!

25.02.2024
48

Köşe yazarımız Ahmet Koçak makalesinde;

Bana; “sen sıradan, toplum normlarını aşmadan yaşayan bir insansın. Bu kadar güzel anı ve yaşanmışlığı nasıl biriktirdin?” derler. Evet, ben sıradan bir insanım. Bu yaşıma kadar hiçbir çılgın bir hareketimi gören olmadı. Tanıyan herkes beni; dürüst, temiz, ahlaklı, oturaklı, terbiyeli, güvenilir biri olarak görür. Doğrudur. Kendimi övmek gibi bir amacımın olmadığını yazımın ilerisine doğru anlayacaksınız. Ben çocukluğumda hayatı keşfederken önce anne ve babamı taklit ettim herkes gibi. Sonra beni eğiten öğretmenlerin sözlerini değiştirilemez anayasa maddeleri gibi gördüm.” Doğru ve dürüst ol. Yalan söyleme. Çalma. Başkalarına ve mallarına zarar verme. Çalışkan ol. Atatürkçü ol. Bir meslek sahibi ol. Kapıdan çık. Sakın duvardan atlama…” dediler. Ben de onların sözünü dinledim böyle biri oldum. Çizdikleri çerçevenin dışına çıkmadım.  Ben de bana öğretilenleri yeni nesillere aktardım. Böylece bana benzeyen insanlar yetiştirmenin mutluluğu içindeyim(?)

Geçenlerde yüksek duvarlarla çevrili bir okulun öğrencileri dağılıyordu. Bine yakın öğrenci çıkış kapısından sürü halinde çıkarken, bir erkek öğrenci sürüden ayrılıp, yüksek duvarı ve demir çitleri aşarak kestirmeden dışarı çıktı. O çocuğa -içimden yanlış yaptığını düşünsem de- gıpta ile baktığımı hissettim. Zira ben ömrümde hiç o çocuk gibi riskler alarak duvarı aşamadım. Neyse ki sevindirici durum; kapıdan kurallara uyarak çıkan binlerin içinde olmanın rahatlığı vardı üzerimde. İşte insanlığı ileri götüren, çağlar açıp kapayan insanlar; bu sıradan olmayan, duvardan atlayan çocuklardır. Ben ve benim gibi milyonlar sadece o çılgın, sıra dışı insanların yemesi, içmesi ve çılgınlık yolundan gidip insanlığı değiştirmesi için zemin hazırlıyoruz.

Bu satırları okuyanların, “yok canım o kadar da değil. Ben, senden farklıyım. En azından ben sokağa çöp atarım, yere tükürürüm…” dediğini duyar gibiyim. Hiç çabalamayın siz de o binlerce kapıdan çıkan çocuklar gibisiniz. Sizin bir suçunuz yok. Ailede, okulda, askerde bütün çıkıntılarınız sert bir törpü ile törpülendi. O törpüden nasiplenmeyen çok az insan vardır.

                                                                   …

Bursa da bir okulda emeklilikten sonra üç ay kadar ücretli öğretmenlik yaptım. Bazı derslere branş öğretmenleri giriyordu. Benim gibi dersi olmayan iki kadın öğretmenle öğretmenler odasındaydık. İki kadın öğretmen sohbet ediyorlarken ben de arkam onlara dönük bilgisayardan gazeteleri okumaya başladım. Öğretmenlerden biri ile aynı zümreyi paylaşıyorduk ve kadın çok uyuşuk; konuşmaya bile üşenen, kurallar dışında hiçbir yenilik yapamayan, derse girdiğinde ayağa kalkan öğrencilere ‘ Günaydın’ , akşam dağılırken ‘iyi akşamlar’ deyişindeki tonlama bile hiç değişmeyen biriydi. Bir ara yüksek sesle konuşmaya ve gülmeye başladılar. Dikkatimi çekti aralarında geçen sohbete kulak misafiri oldum. O uyuşuk olarak nitelediğim kadın:

Ay nen çok çılgın birisiyim aslında! Geçenlerde ne yaptım biliyor musun?” (Mars’a gidip, Mars taşı getirmiş sandım heyecanla konuşmasından. Kulak misafirliğim kulak kabartmaya döndü.)

“ Ne yaptın?”

Ay ben çok çılgınım biliyor musun? Alış verişten dönüyordum. Baktım öğrenciler bisiklete biniyorlar bizim sokakta. Birinin bisikletini aldım ve sokakta bisiklet sürdüm! “ kadını iyi tanıdığımdan kendimi tutamayıp kahkaha ile güldüm. Bereket ki bilgisayardan bir şeyler okuyordum. Oradan okuduğum bir yazıya güldüğümü sandılar da o çılgının saldırısına maruz kalmaktan kurtuldum. Yazık kadıncağız çok çılgın biri olmayı çok istiyor ama yapısı, eğitimi izin vermiyor. Kendini ancak anlatarak rahatlatıyor. Nasıl ki yaşlanmış, cinsel isteği bitmiş insanların diline vurursa, onun da eksikliği diline vurmuştu.

Kurulan cümleler, olaylara verilen tepkiler siyah ve beyaz arasında sınırlı kalır. Ara renkleri işte o çılgın insanlar kullanır. Onlar siyah karga sürüsündeki beyaz kargalardır.

Bir baba çocuğuna alamadığı pantolondan dolayı bunalıma girip kendini astı. Verilen tepkiler bir tarafa göre olayın ekonomik krizle ve hükümetle bir ilgisi yok psikolojiktir. Diğer tarafa göre, olay direkt ekonomik krizle ilgilidir ve hükümet suçludur. Yine siyah ve beyaz yorumlar karşımızda. Bana partini söyle nasıl tepki vereceğini bileyim.  Halbuki olay hem psikolojik, hem de ekonomik krizle ilgili. Akıllı toplum, bu dramdan ders çıkarıp tekrar olmamasına yönelik yeni çözümler, öneriler üzerinde yepyeni tümcelerle konuşmalı. Nasıl bir uçak düştüğünde kara kutu ve diğer parçalar didik didik incelenip kazanın nedeni bulunarak bir daha aynı problemden dolayı başka bir kazanın olması önleniyorsa, biz de kara kutuyu incelemeli bir daha böyle vahim olayların olmaması için gerekli önlemleri almak için fikirler geliştirmeliyiz. Önceden hazırlanmış savunma ve saldırı tümcelerini söylemenin hiçbir yararı yok.

İnsanlarla sohbet edersiniz, siyahın ve beyazın bir olay karşısında söyleyeceği sözler önceden bellidir. Dolayısıyla yüz yıl onlarla sohbet etseniz alacağın zerre kadar bir fikir yoktur. Çünkü önüne hazır konulmuş, başkalarından duyduğu, okuduğu, yüzlerce yıldır kullanılan kalıpları öne sürerler. Hazırcı olma! Bir fikir de sen üret, desen aval aval yüzünüze bakarlar. Çünkü yetişme tarzı buna uygun değildir. Yanlış düşündüğünü, olayın bir de başka yönü olabileceğini ne kendisi düşünür, ne de sizin düşünmenize izin verir.

Hani, Facebook ve diğer sosyal medya araçlarında özlü sözler paylaşıyorsunuz ya işte o sözleri ilk kez söyleyen ve yazanlar o çılgın diye nitelediğimiz insanlardır. Bilim insanlarının bulduğu her şeyi kullanıyorsunuz ya, işte o buluşları da çılgınlar bulmuşlardır. Taklitten vaz geçip kendi tümcelerinizle konuşmadan, yazmadan, düşünmeden, yeni bir icat yapmadan insanlığa zerre kadar bir katkınız olmadan yaşayacaksınız; yüzyıllardır yaşamış ve göçmüş milyarlarca insan gibi.

Sonuç olarak; çılgın bir insan olamasam da çılgın insanlarla dost oldum. Onlara engel olmayı hiç düşünmedim. Onlar sayesinde hoş anılarım oldu. Olaylara farklı açılardan bakma alışkanlığı kazandım. O güzel sözlerini paylaştığınız insanlarla tanıştım. Taklit eden sıradan insanlardan çok o buluş yapan çılgınları sevdim. Benim gibi sıradan insanlara merhaba deyip geçtim. O çılgınlar acaba benimle neden dost oldular? Ya bende de kendi kumaşlarını gördüler ya da, beyaz karga olmanın verdiği yalnızlıkta bana gereksinimleri vardı. Çılgın dost dileklerimle….

ahmet.kocak16@hotmail.com

 

 

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

>