Haberde Bursa

CHP BURSA ÇALIŞMA GRUBU PARTİ İÇİNDEKİ EKSİKLERİ VE SORUNLARI ÇÖZÜP UMUT OLABİLİR Mİ?

17.05.2022
407

Geçmiş dönemin etkin ismi CHP Parti Meclis Üyesi Güler Buğday; parti içindeki bir gurubun yapmış olduğu çalışmaları kaleme aldı.

Buğday; “Cumhuriyeti kuran, ülkenin temel taşı olan, Atatürk devrimlerinin savunucusu, laikliğin teminatı olması gereken CHP on yıllardır iktidar olamıyor.
Ülke emperyalist güçlerin hizmetinde olan sağ ve sığ iktidarlarla ve yerli işbirlikçileri kanalıyla her alanda yıllardır sömürülüyor.
Son 20 yılda ise dinci, bağnaz ve şeriat özlemcisi bir ortaçağ anlayışının tezahürü olan, demokrasiyi yok eden, şeriat özlemcisi bir iktidarın elinde her alanda iflas eden bir konuma sokuldu.
Artık ülkede Tek Adam faşizmi hüküm sürüyor.
Haksız, hukuksuz yöntemlerle insanları bölen, kendine biat etmeyen halkına ve halklara söven, korkutan ve tehdit edip susturan keyfi bir yönetim mevcut.
Adaletin yok olduğu, hak ve hukukun askıya alındığı, yasaların bir avuç talancıya ülkenin tüm varlık ve olanaklarını sunduğu birer araç haline getirildiği bir karanlık dönemi yaşar olduk.
Jeopolitik olarak dünyanın en şanslı bölgesinde 3 tarafı deniz ve 4 mevsimin güneşiyle, coşkuyla akan sularıyla, bulunmaz doğasıyla en güzel yaşandığı, bırakın toprağını, taşına tohum atılsa bereket fışkıracak topraklarda halk açlık ve yoksulluk içinde kuru ekmeğe muhtaç bir konuma sokuldu.
Dinci, gerici ve Taliban kafalı bağnaz fanatiklerin iktidarda kalmak ve soygun düzenini devam ettirmek için tüm yöntemleri meşru gören, her türlü haksızlığı yancısı MHP ile birlikte halkına reva gören bu iktidar hala iş başında bulunuyor.
Bu geriye gidişe “DUR” diyecek, bu adaletsiz keyfiyete engel olacak ve yok edilen demokrasimizi, hukuk düzenimizi ve din adına yobaz, bağnaz dincilerin istismarı ile sulandırılan laik sistemimizin teminatı olan CHP bu koşullarda bile nedense yerinde sayıyor???
Tüm iyi niyetiyle ‘Millet İttifakını’ kuran önder konumdaki CHP, gerçekten ülkeyi bu beladan ve içine düştüğü karanlıktan kurtarmayı başarabilecek mi ve bu ilkel anlayışa son verebilecek mi bilemiyoruz.
Oysa tüm koşullar uygun…
Halk, artık yıllar süren istismardan ve haksızlıklardan bunalmış, içerde kendi halkı ile, dışarda tüm komşularıyla kavga eden, savaşan, akan kandan medet uman anlayıştan ve ceberrutluktan ürkmüş, bunalmış ve kurtulmak istiyor.
CHP üst yönetimi ve onu temsil eden il ilçe yönetimleri iyi niyetli ama yetersiz ve ürkek politikalarla kendilerini içe kapamış bir konumda bu günlere gelinmesinin sebebi olmuş sağla birlikte yol almak istiyorlar.
Defalarca yazdım:
CHP, Sol/Sosyal Demokrasiyi ve evrensel ilkelerini yok sayarak, halkını kategorize ederek, sağın kirli siyasetinin korkutmaları ve Millet İttifakındaki denge hesapları yaparak başarılı olamaz.
Bu sorunları çözmede öncü rol alamaz.
Anımsatma yeterlidir kanımca.
Sağına her türlü imtiyazı sunan ancak soluna ve ülkenin zenginliği olan renklerine kendini kapatarak yol alan CHP, seçim yaklaştıkça kişisel beklentilerin gölgesinde kalan yönetimler tabanın sesini duymayıp, sağ yöntemlerle varlıklarını sürdürmeye çalışıyorlar.
Parti içinde ne yazık ki tabanın iradesinin yansıması engellenen, çözüm odaklı olmayan, faydacı, ve birbirlerini tüketen yönetimler iş başında.
Gençlere yol açmayan, kadınları karar mekanizmalarında sembolik düzeyde tutan ve demokrasiyi umursamayan anlayışlarla yol almaya çalışıyorlar!!!!
Parti içinde sevgi ve saygının tükendiği, ülke sorunlarının görülüp tehlikenin ciddiyetinin bilinmesine karşın oturulan koltuklardan kalkmamak için direnen bir üst yapının ve yereldeki temsilcilerinin yarattığı sıkıntılar ülkenin her yerinde yaşanmaktadır.
Bursa ölçeğinde de bu sorunlar fazlası ile mevcuttur.
Ancak CHP Genel Merkez Yönetimi, bu sorunları çözmek için tüzüğün gereklerini ve sol/sosyal demokrasinin olmazsa olmazı olan örgütlerin zamanında yenilenmesini yapmıyorlar.
Genel merkez, partide her alanda ön seçimi, çarşaf liste ile yarışma yöntemini ve tabanın iradesinin yansımasını ve taleplerini görmüyor, duymuyor ve dile getiremiyor.
Velhasıl her yerde 3 maymun oynanıyor.
Bursa’da da bu sorunları gören, çözüm isteyen ve ülkenin içine düşürüldüğü tehlikeli gidişe ancak CHP’nin çare olabileceğini bilen ömrünü, zamanını, CHP veya Sol/Sosyal Demokrasiye harcamış duyarlı, iyi niyetli, samimi be yürekli insanlar 2 yıldır bir araya gelemeye çalışarak çare arıyorlar.
Dün ilimizde çoğunluğu CHP üyesi olan veya solda olan yaklaşık 650 kadar insan bir araya gelip CHP Bursa Çalışma Grubu üyeleri olarak parti içi demokrasi çağrısıyla Paşa Çiftliği Metro İstasyonu yakınındaki İstasyon Cafe’de bir kahvaltı yaptılar:
“Demokrasi Şöleni” adı altında bir araya geldiler.
Kendilerini ifade etmeye ve amaçlarını anlatmaya kamuoyuna ve CHP yönetimlerine duyurmaya çalıştılar:
Bu grup geniş katılımlı toplantılarını,
“CHP Çalışma Grubu’nun düzenlediği Demokrasi şöleninde buluşma” olarak nitelemiş.
Bana göre güzel ve iyi niyetli bir temenni ancak demokrasinin hiç bir alanda olmadığı hatta CHP içinde bile yok sayıldığı bir ortamda “Demokrasi Şöleni” olamaz.
Bir araya gelen bu Çalışma Grubu, partilerine katkı yapmak ve ülkenin içine düşürüldüğü karanlıktan çıkmasına tek çare olarak gördükleri CHP’nin de eksiklerini gidermesi için bir ortak bildiriyle amaçlarını anlatmaya ve kamuoyuna duyurmaya çalıştılar.
Kendilerini şöyle ifade ettiler:
Grubun açıklamasını Müberra Akgün, Güler Saltuklar ve Ali Nihat Göral yaptı.
“İki yıl önce kurulan grubumuzun amacı, zayıflayan aidiyet duygularımıza yeniden can vermek ve umudu yeniden örgütlemektir.
Grubumuzun varlığı parti üyelerinin eşitliği esasına dayanıyor. Bu nedenle hedefimiz, üyenin söz hakkının olduğu şeffaf ve demokratik yapılanmadır.
Bunu gerçekleştirdiğimiz zaman, parti içi dinamiklerimiz yeniden hayat bulacak.
Heyecanımızın ve inancımızın kapıları, yeniden açılacak, dayanışma duygularımız yeniden yükselecektir.
Bize göre, partimizde sahip olabileceğimiz en yüksek unvan, bilinçli bir parti üyesi olabilmektir.
Tüm unvanlar, parti üyeliğinden sonra gelir.
Çünkü biz üyeler, seçilmiş tüm arkadaşlarımızın varlık sebebiyiz. Biliyoruz ki biz olmazsak, onlar da olmazlar.
Demek ki, öncelikli olanlar üyelerdir ve üyenin değer taşıdığı, söz hakkının olduğu demokratik bir yapılanmadır.
Kişiler üzerinden siyaset yapmadığımız için, partimizin tüm üyeleri, bizim için eşit değerdedir.
Bu nedenle ne kimsenin yanındayız ne de kimsenin karşısındayız. Çünkü zaman ayrışma zamanı değil, birleşme zamanıdır. Hiç olmadığı kadar parti içi barışa ve dayanışmaya ihtiyacımız var.
Bu yüzden grup çalışmalarımızda, demokratik ilişkileri gözetiyor ve kararları birlikte alıyoruz.”
Çalışma Grubunun açıklamaları son derece iyi niyetli ve samimi duyarlılıklar ifade eden bir açıklama.
Ancak aralarında ömürlerini Sol/Sosyal Demokrasi mücadelesine vermiş birçok tecrübeli ve yürekli partilinin bir araya gelip sorunları anlattığı toplantıyı ben şahsen bu günün koşullarında ve ülkenin uçuruma sürüklendiği konumda yeterli bulamadım.
Grup sözcüleri şöyle devam etmişler:
“Bildiğiniz gibi ülkemiz zor bir dönemden geçiyor. MHP destekli AKP iktidarı, Türkiye’de büyük yıkımlara yol açtı.
Öncelikle güçler ayrılığına son verildi ve tek adam rejimi inşa edildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi etkisizleştirildi, Kurumsallıklar yok edildi. Hukuk rafa kaldırıldı, yargı iktidarın sopası haline dönüştürüldü.
Dış politikamız onursuz bir noktaya savruldu. Ekonomi çöktü, yoksulluk zirve yaptı. Sığınmacılar sorunu ise, ülkemizin geleceğini tehdit ediyor.”
Çalışma grubunun dile getirdiği tespitler doğru devam ederek şu açıklamaları yaptılar:
“Ülkemizi yöneten bu iktidar, hiçbir ahlaki değere bağlı olmadığı gibi, adalet duygusundan da yoksundur. Kendisine destek olmayan herkesten öç alma çabasındadır. Bu duruma son örnek, İstanbul İl Başkanımız Canan Kaftancıoğlu hakkında verilen hukuksuz karardır.”
Sevgili Dostlar, Arkadaşlar, Yoldaşlar ve Canlar, bir araya gelen bu iyi niyetli grubun duyarlılığına saygı duyuyorum.
Canan Kaftancıoğlu’na uygulanan ve bir hukuk garabet olan karar gerçekten kabul edilemez.
Konulan tavır ve birlik bütünlük içinde verilen mücadele hepimize “nihayet, çok şükür….” dedirten duyarlılıkta.
Tıpkı yıllardır siyasi bir kararla içerde tutulan Selahattin Demirtaş ve dünyada eşi benzeri olmayan ve ülkemizi ortaçağ karanlığına gömen, başımızı eğdiren Osman Kavala ve Gezi davasındaki aydınlara, onurlu ve yürekli yurtseverlere verilen kararlarlar da olması gereken buydu.
CHP, birçok olayda olduğu gibi bu durumlarda ya suskun kalıyor, ya yetersiz açıklamalarla ve daha çokta “ne şiş yansın ne kebap” modunda ürkek tavırlarla bu tür olayların rutinleşmesine sebep oluyor.
Bu durum kabul edilemez ve asla ülkedeki sorunları çözmeye yeterli olamaz.
Çalışma grubu açıklamalarını şöyle ifade ediyor:
“Elbette ki önceliğimiz, bu ırkçı ve gerici iktidarı alaşağı etmektir. Ancak bu iktidardan kurtulmak, her şeyi çözmeyecek ve Türkiye’yi güllük gülistanlık yapmayacaktır.
İktidarın yalan ve talan politikaları ülkemizi uçuruma götürüyor. Bunu durdurmak, bu ülkeyi ayağa kaldırmak ve geleceği yeniden kurmak zorundayız. Başka çaremiz yok, çünkü başka ülkemiz yok.
Bunun tek yolu ise siyasettir. Bütün bu yıkımları onaracak ve ülkenin geleceğini yeniden inşa edecek tek siyasi parti ise, CHP’dir.
Ancak, partimizin bu tarihsel göreve hazırlanması ve gerekli niteliklere yeniden ulaşması şarttır.
Elbette, partimiz gücünü ve varlığını sürdürüyor. Tüm güçleriyle çalışan il, ilçe yöneticilerimiz ve genel başkanımız görevlerinin başındadır. Ne yazık ki, son zamanlarda örgütleri ve parti üyelerini yok sayan bir siyasal anlayışla karşı karşıyayız.” diyorlar.
Çalışma Grubu, CHP’nin bu güne dek yaptığı politikaları olumlu inanılmaz bir incelikle bulup takdir ederken kendileriyle ilgilide bir özeleştiri yapıyorlar:
“Ancak bu durumdan, sadece yöneticilerin sorumlu olduğunu düşünmüyoruz. Yaşadığımız olumsuzluklarda üyeler olarak bizim de sorumluluğumuz var.
Çünkü süregelen çok yanlışa göz yumduk. Partimizden ve ülkemizden önce, kendi çıkarlarımızı düşündük.
Parti içi iktidar olmaktan ve belli makamlara gelmekten başka bir kaygı taşımadık. Kişisel amaçlarımız için birbirimizi itibarsızlaştırdık ve bize yakışmayan tavırlar sergiledik.
Bu yüzden de, birbirimize olan güvenimizi ve saygımızı yitirdik. Bu yanlış siyaset yapma anlayışımız, çok sayıda partilimizi kırdı ve küstürdü.
Bunun sonucunda yaptığımız siyaset kapalı kapılar ardına düştü ve çok az sayıda partilimizin arasında dönüp dolaşır oldu.
Bu durum öylesi bir iklime yol açtı ki; neredeyse partimizin üyelerini “sırtlarından delege devşirilecek yığınlar” olarak görmeye başladık. Böylelikle üyelerin yerine düşünebileceğimizi ve onlar adına karar vermeye hakkımız olduğunu zanneder olduk”
Çalışma Grubunun bu tespitleri doğru ve yerinde.
Ancak genel merkez yönetimi, hala bu yapıları değiştirmemekte bahaneler üreten ve kendi koltuklarında kalıcı olmak için il ve ilçe başkanları ile yakışıksız pazarlıklar yapan yöneticilerin varlığı bilinip görülüyor ama nedense açık açık dile getirilemiyor.
Genel Merkez, “erken seçim olabilir” diyerek zamanı yetersiz gösterip örgütlerde yenilenmeye olanak tanımayarak ısrarla hata yapmaktadır.
Oysa CHP’li her üyenin, kendilerini ve tek seçici oldukları sistemi korumak isteyen ve onlarla bütünleşmiş yereldeki anlayışın gerçek sorumlular olduğunu da yüreklice anlatmak zorunluluğu vardır.
Çalışma Grubu, güzel bir örnekle ısrarcı olmadan bir anımsatma yapıyor:
“Mustafa Kemal ATATÜRK Kurtuluş Savaşı’nın en ağır koşullarında bile, “Kişilerin ne dediğine bakmayalım, şimdi savaş zamanıdır.” Dememiş, meclisin kapatılmasına izin vermemiştir.
Şimdi ısrar ediyor ve Çalışma Grubuna da, Genel Merkeze ve yerel deki yöneticilere e soruyorum:
O halde henüz alınmış bir seçim kararı yokken çoktan yenilenmesi gereken örgütler neden ısrarla korunmaya çalışılıyor?
Buna karşın doğu ve güneydoğuda seçilmiş yönetimler genel merkez tarafından gerekçesiz görevden alınıp keyfi bir tarzda kendilerine bağlı, kurultayda kendilerine yandaş olacak delegelerle parti binalarında ve tek bir odada sözde kongreler yapılmasına olanak tanınıyor.
Çalışma Grubunun, bu nedenlerle daha kararlı ve daha yürekli davranıp bu hatalardan dönülmesini ve haklı taleplerini ısrarla belirtmeleri gerekir.
Çalışma grubu şu uyarıyı yapma gereği duyuyor:
“Hiç kuşkusuz ki bizler, partimizin hiyerarşik yapısına ve parti içi disipline sonuna kadar bağlıyız.
Ancak, bu duruşumuz bir avuç ilişkinin yanlış iradesine, boyun eğeceğimiz anlamına gelmez. Partimizde görev alan herkesin, taşıdığı yetki ve sorumluluklar bellidir.
Biz üyeler, ne il, ne ilçe, nede genel başkanımızın hak ve yetkilerine el uzatmayı düşünmedik.
Bu hak ve yetkileri kullanmaya da, kalkışmadık. İşte bu anlayışı ve saygıyı, biz de onlardan bekliyoruz.
Parti üyeleri olarak hak ve sorumluluklarımızın yok sayılmasını, asla kabul etmiyoruz. Bu nedenle bizler, örgütsel yapılanmalarda çarşaf listenin, yerel ve genel seçimlerde ise, ön seçimin vazgeçilmez hak ve sorumluluk olduğunu savunuyoruz.
Bu konuda yalnız değiliz. Çok sayıda partilimiz ve genel başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun, bizler gibi düşündüğünü biliyoruz. Genel başkanımız, ön seçimin koşulsuz yapılmasını, değişik platformlarda defalarca dile getirmiş ve getirmeye devam etmektedir.”
****
Bana göre bu iddialar inandırıcıda değil gerçekçi de değil.
Çalışma Grubu bu açıklama ile genel merkezle ters düşmek istemediği için samimi davranmamış.
Genel Başkan istese, MYK karar verse, PM her koşulda bu kararı alır.
Ben daha fazla uzatmadan belirtmek istiyorum ki;
Bu toplantı iyi niyetli, ülkede yaşatılan faşizme, despotizme, haksız hukuksuz düzene ve Tek Adam diktasına karşı bir an önce güçlü bir mücadele arzusundan kaynaklanmaktadır.
Haklı olarak Millet İttifakının önderliğini yapan CHP’nin üyeleri ve savunanları olarak aksaklıkların giderilmesini istemekteler.
Talepleri ülke sorunlarını çözmekten uzak olsa da parti içi demokrasiyi ve örgütlerin söz haklarını savunma arzusu taşımaktadır.
Bu konudaki taleplerinde haklı olabilirler.
Çalışma grubu açıklamalarına devam etmiş:
“Sevgili dostlar,
Kapalı kapılar ardında belirlenen ve önümüze konulan adayları, seçmek zorunda değiliz.
Tüm üyelerle birlikte, kendi adaylarımızı kendimiz belirleyebiliriz. Yerel ve genel seçimlerde ön seçim yapılmasını kararlı bir şekilde talep edebiliriz.
Çünkü Bursa’da kimin meclis üyesi, kimin belediye başkanı ya da, milletvekili olması gerektiğini, yalnızca üyeler bilir, siz bilirsiniz!
Bu, hepimizin en demokratik hakkıdır. Bu hakkımızı sonuna kadar savunmakta kararlıyız.
Sevgili dostlar;
Sizleri, bu demokratik mücadelede yer almaya davet ediyoruz. Tek amacımız, CHP’yi daha iyi ve daha nitelikli bir yapıya kavuşturmaktır.
Hiç kuşkunuz olmasın ki, siyaset adı altında yürütülen yanlış ilişkilere mutlaka son verip, üzerimizdeki ölü toprağını atacağız.
Küskün ve kırgın tüm üyelerimizi, yeniden aktif siyaset alanına taşıyacağız. Şeffaf ve demokratik siyaset yapma biçimini, Bursa örgütümüzde mutlaka hakim kılacağız.
Bunu başardığımızda, Türkiye’ye örnek olacağımızı ve tüm Cumhuriyet Halk Partisi il örgütlerinde, büyük bir değişime yol açacağımızı, biliyoruz.
Ancak bunun için önce biz değişmeliyiz.
Biz değişirsek Cumhuriyet Halk Partisi değişir.
Cumhuriyet Halk Partisi değişirse, Türkiye değişir.” diyorlar…
*****
Sevgili Çalışma Grubunda yer alan, kafa yoran, emek veren ve çok iyi niyetli olduklarından emin olduğum dostlara katkıları ve verdikleri mücadele için teşekkür ediyorum.
Ancak bu tavır ve tarzları ile, ince hesapların yapıldığı ve daha yürekli tavır konmadığı için çok etkili olacaklarını ne yazık ki düşünmüyorum.
Çünkü talepleri ne kadar ülkede yaşanan sıkıntıları anlatırlarsa anlatsınlar daha çok parti içinde kendi beklentileriyle sınırlı kalmış.
Çok doğal hakları ve olması gereken ön seçim ve çarşaf listedir ama bu uygulansa bile kendini sağla bütünleştirmekte inatla ve ısrarla devam eden, soluna ve farklılıklara kapalı bir anlayışla ülkede çözüm olunamayacağını göstermek gerekir.
Israrla anlatmak gerekir.
Çalışma grubu bu konularda tavırlı ve ısrarla “olmazsa olmaz” diyerek talepkar olmamıştır.
Oysa artık ülkede insanca yaşam çekilmez ve dayanılmaz bir hal almıştır.
Gerçekçi olmak zorundayız:
Her gün kadınlarımız vahşice öldürülüyor… Bizler sadece kınıyoruz.
Çocuklar tarikat yurtlarında ve cemaatlerde istismar edilip tecavüze uğrayıp yaşamları kararıyor ancak eleştiriyoruz.
Aydınlar, yazarlar, gençler ve hak arayan herkes keyfi kararlarla içerde tutsak ve her gün şiddetin boyutları artıyor ama çaktırmasak ta korkuyor ve çokta hedef olmak istemiyoruz.
Hatta bunları sürekli yazan, dile getirten, yüreklice ifade eden, elini taşın altına koyan ve beklentisi olmayan ben gibi yazanları da okusak bile katkı yapmıyor, destek vermiyor hatta görmezden geliyoruz.
Yıllardır bu edilgen politikalarla oyalanıyoruz.
AKP ve yancısı ülke zararlısı MHP’nin desteği ile TBMM’ne getirilen milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldıran yasa çıkacağı zaman defalarca “hata yapıyorsunuz” diye yazdım.
Bir kaç yürekli vekil dışında kimse umursamadı ve örgütlerden tepki olmadı.
Çok kıs zamanda ne kadar hata yaptığımız ortaya çıktı.
AKP ve Tek Adam faşizminde milli irade yok sayıldı.
Doğu ve Güneydoğuda halkın seçtiği yöneticilerin çoğunluğu tamamen uydurma gerekçelerle ve haksız hukuksuz görevlerinden alındı.
AKP ye biat etmiş hata halkı soyan kayyumlar atandı. Kimsenin kılı kıpırdamadı.
CHP üste yönetimi ve örgütlerden ve sizler gibi dostlardan bireysel kınamaların dışında bir eylem, tavır, talep veya uyarı görülmedi.
Ülkede barış ve kardeşlik bile isteye yok edildi. Hatta barışı savunmak terörle eş anlamlı bir konuma getirildi.
AKP ve yancısı MHP’ye tavır alan, destek vermeyen ve liderleri Selahattin Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız” söyleminden dolayı Kürt yurttaşlar ve yöneticiler her konuda iktidar tarafından cezalandırıldılar.
Koskoca bir bölgenin ve orada yaşayan halkların tüm hakları gasp edilirken bölge halkı adeta hepsi birden suçluymuş gibi terör örgütüyle ilişkilendirilip, şeytanlaştırılıp yok sayıldılar.
Ülke iktidarda kalmak uğruna illegal, suç örgütlerine, mafyaya ve yasal olmayan SADAT gibi onlarca illegal suç örgütüne ve kuruluşlara teslim edildi.
Daha önce olduğu gibi adeta yeni bir paralel yapı ile yönetilir olduk.
CHP, bu gün Millet İttifakında bu günlere gelmenin sorumlusu partilerle birlikte olmanın gururuyla kıvanıyor.
Sol/Sosyal Demokrat olmanın gereklerini, evrensel ilkelerini yok saymasına ne yazık ki örgütler ve Çalışma Grubunun değerli üyeleri de fazla ses çıkarmamışlar.
Ne yazık ki CHP bir kitle partisi olduğundan parti içinde adeta MHP çizgisinde veya şimdilerde MHP’den aslında pek farkı olmayan İyi Partiyle daha fazla bütünleşmiş kesimler bulunmaktadır.
Bu arkadaşlarımız ulusalcılık veya kaba milliyetçilik çizgisinde soluna kapalı ve AKP gibi, meşru bir parti olan HDP’ne uzak durmaktalardır.
Oysa artık zaman çok daralmış ve ülke gerçekten bağnaz, dinci, şeriat özlemcisi iç ve dış düşmanların işgali altına girmiştir.
Demokrasi platformunda Tek Adam faşizmine karşı birlik olmak mecburiyeti vardır.
Sığınmacı statüsü ile Suriye’de Tek Adamın kışkırttığı savaştan ve ölümden kaçan insanların yerini, son zamanlarda terörist, katil ve Taliban kafalı ama ABD güdümlü genç ve silahlanmış insanlar almaktadır.
Kimse bunları yok sayamaz.
Kimse rehavet içinde insanlara “Bekleyin CHP gelecek ve 2 yılda bu insanlar geri gönderilecek” diye ipe unda seremez.
CHP’nin tüm üyeleri, inananları, sempatizanları ve oy verenleri bu tehlikeli durumu görmek ve tavır koymak zorundalardır.
Çalışma Grubundaki dostlara bir konunun daha dile getirilmesini ve ısrarla talep edilmesini önerebilirim.
Okunan metni iki kez okudum.
Ne yazık ki taleplerinde emek ve emekçilerin özellikle pandemi sürecinde uğradıkları haksızlıklardan, çaresizliklerden ve yanlarında olmak konularından pek söz edilmemiş.
Aylardır yazdım ve özellikle seçilmiş vekillerimizi uyardım.
Sürekli ilçelerde sıra, sıra çarşı pazar gezip onlarca resimler paylaşıp “Beni görün, illa beni görün, geldik dert dinledik…” demelerinden bıktık, usandık diye çok uyardım.
Ancak bu vekiller ve yönetimler bir sanayi kenti olan Bursa’mızda fabrikalarda ve emekçilerle hiç te kol kola, yan yana nedense olamadılar!!!
Sizlerde bu konuda uyarı yapmamış ve talep bildirmemişsiniz.
Hatta seçilen vekillerimizin ağızlarından “SOLCULUK” eksik olmasa da işleri, güçleri, maddi olanakları ve özellikle hiçte mütevazı olmayan, oldukça lüks ve halktan uzak yaşam biçimleriyle temsil edilmeleri de bu yoksullukta düşündürücü olmaktadır!!!
Helal kazanılan, siyasi istismardan uzak elde edilen kazançlara bizlerin lafı olamaz, ancak unutulmasın sol bir yaşam biçimidir.
Halk açlıkla boğuşurken, kuru ekmeye muhtaçken, bu şatafat ve lüksün içinde yaşayanların, halk perişanken lüksün Nirvana’sına ulaşanların milli iradenin temsilcileri olarak çözüm üretmesi pekte inandırıcı olmaz!!!
Kendilerine ve ailelerine en üst düzeyde lüks yaşam biçimlerini layık görüp, AKP’li görgüsüzler gibi yaşıyorlarsa bu konuma gelenler artık mola verip lüks içinde yaşamlarında huzur bulsunlar diyorum.
Sevgili Çalışma Grubunun bileşenleri, yaptığınız çalışmalar ve toplantı atıl durumda olan örgüte moral olması, motivasyon yaratması yönünden çok kıymetli ve değerli.
Dar ve “küçük olsun benim olsun” anlayışında olmadığınız içinde çok gerçekçi ve saygıdeğer. .
Demokrasiyi ön ve olmazsa olmaz şart olarak dile getirmeniz ve öncelikle parti içinde uygulanmasını istemenizde anlamlı.
Ancak tekrar ediyorum:
Tek kanatlı kuş uçmaz.
Sağa teslim olan, solundaki tüm partilere ve görüşlere kendini kapatmış bir sol ise ülkeye hiçbir fayda sağlayamaz.
Değerlendirmelerimi ve eleştirilerimi samimiyetle ve iyi niyetle anlamanızı isterim.
Yok amacınız bağcı dövmek olursa da asla buna izin verip sessiz kalmam.
Dedikodudan uzak ama yürekli davranan, gerçekten ülkeyi karanlıktan ve dinci bezirgânlardan kurtarmak için, halkı açlıktan, gençlerimizi geleceksizlikten ve kadınlarımızı ölümden küçük kız çocuklarımızı sapkın erkeklerim seks objesi olmaktan kurtarmak için çalışan emek veren herkese binlerce teşekkür ve minnet duygularımı iletiyorum,
Sevgiyle, saygıyla, eşit yurttaşlar olarak barış ve kardeşlik duyguları ile özgür bir yaşam ve hakça paylaşılan bir düzende yaşayalım ve yaşatalım.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

>