Haberde Bursa

AŞI VURULANLAR İLE VURULMAYANLAR ARASINDAN VİRÜSÜN TAŞIYICILIĞI AÇISINDAN FARK YOKTUR!

29.06.2021
655

“Sayın Cumhuriyet Savcısı Eyüp Akbulut’a teşekkür etmek istiyorum. Adaleti her şeyin üstünde tutan bir savcı olan Akbulut, açtığı soruşturma ile ülkemize çok büyük bir hizmette bulunmuştur. En kısa zamanda görevine iade edilmesini temenni ediyoruz.” sözler Bursa Barosu’nun avukatlarından Cüneyt Bülent Şeker’e ait. Bursa Uluyol Adliyesi önünde bir basın açıklaması gerçekleştiren Avukat Cüneyt Bülent Şeker; bazı şahısların mahalle baskısı ile aşı vurulmak istemeyen vatandaşları hedef gösterdiğini iddia ederek, bu şahıslar hakkında hukuki yola başvuracağını açıkladı.

Bursa Uluyol Adliyesi önünde bir basın açıklaması gerçekleştiren Avukat Cüneyt Bülent Şeker; bazı şahısların mahalle baskısı ile aşı vurulmak istemeyen vatandaşları hedef gösterdiğini iddia ederek, bu şahıslar hakkında hukuki yola başvuracağını açıkladı.

Av. Cüneyt Bülent Şeker; “Bu gün bir salgın olduğu kabul edilir ise, bunun tek çözümü olarak da aşı gösterilip, bir yandan da aşı olmaya manen zorlanan insanlardan feragatname istenmesi geçerli değildir, bu insanların ağır baskı altında bu feragati imzaladıkları kabul edilmelidir. Yarın zarar görenler bu sebeple dava açabilir.

Ben aşı vurulmak isteyen insanların bu hakkına da saygılıyım, ancak aşı vurulmayı tercih eden insanlardan FERAGATNAME alınmasını doğru bulmuyorum, bu gün bakkaldan peynir alsanız ve yediğiniz peynirden rahatsızlansanız, zehirlenirseniz hakkınız arayabilirsiniz, ama çok sayıda insan aşıdan sonra rahatsızlık hissetmesine karşın, hatta bazı insanların ölmesine karşın, orta ve uzun vadede ne etkisi olduğu henüz bilinmeyen bu aşılar ısrar ile tavsiye edilmektedir, ama diğer yandan kimse de sorumluluğu üzerine almamaktadır, cenaze ortada kalmıştır.

Yani bunlar feragatnamelerde de yazdığı gibi deneysel aşılardır, aşı kullananlar da denek konumundadır, bazıları; “aşı bedava büyük hizmet” diyor ya, bence aşı vurulanların denek oldukları için üstüne para almaları gerekir, ayrıca aşı bedava değil, bizim vergilerimiz ile satın alınıyor.

Ayrıca DNA da değişiklik yapan bir aşının, Allah C.C. nin yarattığı insan tabiatına isyan etmek onu değiştirmek olduğu için dinen uygun olmadığı görüşündeyim. Yani aşı M-RNA aşısı olmak benim dini inancıma da ters bir kavram. Aslında bunların hiç gerek yok; sen aşı oluyorsun, senin dediğine göre de hastalıktan korunuyorsun, o halde benim aşı olmamamdan sana ne..? Nedir bu “Gel beraber içelim” mantığı..? Hele aşının bana verebileceği zararlara kefil değilsen… Doğrusu kimse bize zorla aşı dayatamaz, kimse bizim mahallemize gelip bize dayılık yapamaz… biz de bıçağını yalayan dana değiliz.. gerekir ise meşru müdafaa hakkımızı kullanırız.

Aşı olan insanlar bunun tek seferlik olduğunu zan ediyor, bir kereden bir şey olmaz, şuncacık aşının ne zararı olacak” mantığındalar, ancak ne yazık ki bunu organize edenler her yıl bize aşı vurmayı düşünüyor, muhtemelen bu verdiğimiz aşı paraları ile bir sonraki salgın ve aşıyı finanse ediyoruz. Nereden mi biliyorum; Daha önce dava açtığım Prof. Birgün Sönmez söyledi, dedi ki; “ Koronadan korunmak istiyorsak 10 yıl boyunca her yıl aşı vurulmalıyız, insanlar kedi köpek gibi aşılanacak” 

Ayrıca DNA da değişiklik yapan bir aşının, Allah C.C. nin yarattığı insan tabiatına isyan etmek onu değiştirmek olduğu için dinen uygun olmadığı görüşündeyim. Yani aşı M-RNA aşısı olmak benim dini inancıma da ters bir kavram.

Bu adama bir açıdan seviyorum; “ Lafontenin masalındaki karga gibi, hani tilkilere yaranmak istersen ağzında peyniri düşürüyor ya” aynen o karga gibi. Diğer aşı lobisi sözcüleri dikkatli konuşuyor, bir daha ki sene duruma bakacağız salgın bitmiş ise gerek kalmaz filan diyor… ama bu (her ağzını açtığında) peynirler ortalığa saçılıyor.

Bingür SÖNMEZ aşı vurulmayana kız bile vermeyeceğiz diyordu, ben korkarım, 3-5 sene içinde bu söylem tersine söylenebilir, aşı vurulanlara kız ve iş verilmeyebilir.

ERSEN ŞEN İSİMLİ ŞAHIS YANLIŞ BİLGİLER İLE AŞI VURULMAYAN İNSANLARI HEDEF HALİNE GETİRMEKTE, BİR KISIM HALKI DİĞERİNE DÜŞMANLIĞA SEVK ETMEKTEDİR.

Bunu daha iyi anlaşılması için bir örnek vereyim;  Ersen Şen yoldan geçerken veya dediği gibi evinde, iş yerinde bir vatandaş tutup ona aşı vursa, ne yapar? Muhtemelen “nasıl bana saldırırsın, vücuduma tecavüz edersin” der. Vatandaş da ona; “ Sana aşı vurdum senin ve toplumun faydası için” dese, Ersan ŞEN; “ Sen kim oluyorsun da bana aşı vuruyorsun, benim rızamı aldın mı?” Diye soracaktır. Aslında bu vatandaş Ersen Şen in dediğinden daha farklı bir şey yapmış değildir, tek fark bu zorla aşı işini bir kamu görevlisi yapsa ( ör; bu işi bir hemşire veya doktor da yapsa) CEZASI DAHA AĞIR OLUR.

Ancak Ersen Şen in bir görüşüne katılıyorum, genelge ile Salgın tedbirleri uygulanamaz ve aşıya kimse zorlanamaz. Ancak bu insanları aşıya zorlayan bir yasa çıkartılabileceği anlamına da gelmez, çünkü Böyle bir yasa (en hafif tabiri ile) temel insan haklarına aykırıdır, böyle bir şey insanı eşya konumuna getirir ve bu mevcut insan haklarına dayalı, demokratik hukuk düzeninin sonu, diktatörlüğün başlangıcı anlamına gelir. Bence bu diktatörlüğün yöneticileri aşı lobisi ve ulusal Devletleri devreden çıkartan global şirketlerdir.

(Ersan Şen ve Aşı lobisinin istediği insana zorla aşı yapılabilir ise; bu saatten sonra insana her şey yapılabilir, içine her şey sokulabilir, mesela çip ve nano teknoloji “ kamu sağlığı” bahanesi ile ( insanın ) içine sokulabilir ve bu da rahatça kötüye kullanılabilir. Bunların içeriği asla kontrol edemez ve bilinemez, çünkü bunlar ticari sırlardır.

ERSAN ŞEN İN SÖYLEMİNE DAYANAK OLAN HIFZISIHHA KANUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ:

Hıfzısıhha kanunu 72. Madde de, yine aynı kanunun 57. Maddesinde sayılan hastalıklara atıf yapıyor, bunlar; “Kolera, Veba, lekeli humma, karahumma, çiçek, difteri, beyin humması, uyku hastalığı, dizanteri, lohusa humması, ruham, kızıl humma, şarbon, kızamık, cüzzam, malta humması..vs” dır.

Madde de zikredilen 20 kadar  hastalıklardan birisi ortaya çıktığı takdirde ; “hasta olanlara ve Hastalığa maruz bulunanlara Serum ve Aşı takbik olunabilir” diyor. Ama Ersen in iddia ettiği gibi, yoldan geçene, herkese aşı vurulur diye bir kural yok, Üstelik eğer bu kanun dayanak yapılacak ise burada sayılan hastalıklar ile sınırlı sayıda, yani bunların dışına çıkılamaz, roma hukukunda buna numerus clausus deniyor yani ( kısaca) covit-19 da Hıfzısıhha kanununa girer denemez.

Yine bu kanun her çocuğun 4 ay içinde çiçek aşısı yapılması gerektiğini söylüyor, ayrıca 5 yılda bir bu aşının tekrar tekrar 30 yaşına kadar vurulması gerektiğini söylüyor  ((87,88,89,90) ancak bu durum 1982 anayasasına ve Anayasa mahkemesinin yerleşmiş kararlarına da aykırı..)

Ayrıca bu kanuna göre bu gün çok garip olarak görülebilecek hükümler de var örneğin:

zührevi bir hastalığa sahip olduğundan şüphelenilen kişiler zorla tecrit edilir ve zorla tedavi edilir. ( Alt çizgi ekledim) (Madde107) bundan kasıt fuhuş yapanlar da değil, bu ayrı bir yerde (128. Maddede) düzenlenmiştir.

İş yerinden yararlananları rahatsız edecek şekilde açık cilt hastalı bulunanlar çalışamaz ve çalıştırılamaz..(Madde 126)

Türkiye ye 3 aylığına gelen turistler kendi tabiyetlerini terk ederek Türk tabiyetine geçmek isterler ise memlekete dahil olabilirler. (133) Bu kanuna geçerli ise her isteyen hemen Türk vatandaşı olabilir.

Bu kanunda yazan yasaklara ( örneğin zorunlu aşı ve serum tatbikine) aykırı hareket etmenin cezası ise; 282. Maddesine göre 250 ila 1000 Türk lirası cezadır.

Şapka kanunundan 5 yıl sonra çıkartılmış olan yani 90 yıl önce yayımlanan bu kanun Anayasaya başta olmak üzere tüm yasalara ve imzaladığımız uluslar arası sözleşmelere aykırıdır. Bir kanunun kadük olmaması için ulaşılabilirliği ve anlaşılması da çok önemli, bu kanunun anlaşılması hukukçular için bile çok zor.

GÜNCEL KANUNLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Bilim kurulu Pr.Dr. Tevfik Özlü 2005 Hasta Hakları kitabı bu konu çok güzel anlatılmış, yani zorla aşı hukuka açıkça aykırı…

Anayasanın 17. Maddesi;  “Herkes, yaşamını korumaya hakkına sahiptir. kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz” demekte.

Avrupa insan hakları sözleşmesi 1. Maddesi: “Herkesin Yaşam Hakkı yasa ile korunur” demekte. 3. Maddesinde; “kimseye insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele tabi tutulamaz” demektedir.

Türk Ceza Kanunu 90. Maddesi: “İnsan üzerinde bilimsel bir deney yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” demekte,

İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi ; (Strasbourg Kasım 1996 – Ovideo 4 Nisan 1997 ) 5. Maddesi; “Sağlık alanında herhangi bir girişim, ilgili kişinin bu girişime özgürce ve bilgilendirilmiş bir şekilde rıza vermesinden sonra yapılabilir

Türk Medeni Kanunu Madde 23; “Yazılı rıza üzerine……..biyolojik maddelerin ……… aşılanması ve nakli mümkündür, biyolojik Madde verme borcu altına girmiş olandan edimini yerine getirmesi istenemez; maddî ve manevî tazminat isteminde bulunulamaz” demekte, yani bu madde bence aşı randevusu alıp vazgeçenleri de kapsıyor.

Hasta Hakları Yönetmeliği Madde 5/d; “Tıbbi zorunluluklar ve kanunlarda yazılı haller dışında, rızası olmaksızın kişinin vücut bütünlüğüne ve diğer kişilik haklarına dokunulamaz” demekte, ( Tıbbi zorunluluklar ise kişinin rıza veremeyecek durumda olduğu, mesela şuurunu kaybetmiş olduğu sırada, acil müdahale de bulunulmaz ise hayatını kaybetmesi gibi durumları kapsamaktadır.)

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, 11/11/2015 tarihinde, Halime Sanal Aysalın başvurusunda (Başvuru No: 2013/1789 Sonuç olarak belirtilen kapsam ve amaçlarla (zorunlu aşı uygulamasına)  ilişkin öngörülebilir nitelikte bir kanuni düzenlemenin bulunmadığı değerlendirilerek, Anayasa’nın 17. maddesinin ihlal edildiğine karar verilmiştir.

Bu kanunlar çerçevesinde Kamuya açık bir yere girmek istediğiniz de (aşı olmadığınız gerekçesi ile) birisi size engel olmak ister ise suç işleyen o dur. Fiziksel engelleme yapan şiddet suçu işler, siz içeri girerseniz hakkınızı kullanmış olursunuz.

Kanun “ kişi zorla aşılanamaz diyor, siz aşı olmadığı için bir de ceza vermeye kalkıyorsunuz ( kalkamazsınız), Ha bir kişiyi aşı olmaya zorlamışsınız, ha onu en temel insan haklarından olan, çalışma ve seyahat özgürlüğünü engellemişsiniz arada fark yok. Bu şekilde kanunun etrafı dolaşılamaz.

Kimse sizi aşı olmadınız diye işten atamaz, bu konuda derhal işe iade davası ve suç duyurusunda bulunabilirsiniz.

AŞI VURULANLAR İLE VURULMAYANLAR ARASINDAN VİRÜSÜN TAŞIYICILIĞI AÇISINDAN FARK YOKTUR.

Hatta aşının geçici koruma sağlaması, ne zaman etkisinin geçeceğinin bilinmemesi, klasik aşıda ( aşılarda) zayıfladığı farz edilen virüsün aslında canlı olması, aşı olanları daha tehlikeli ve bilinmez taşıcılar yapmaktadır, çünkü bunlara güvenilmektedir.

Prof. DR. Mehmet Ceyhan, bir konuşmasında; “ Aşı olan da hastalığı bulaştırabilir” diyor..

Prof. Dr. Murat Aksoy da aşı olan da taşıyıcı olabilir ama ihtimalin daha az olduğunu düşünüyoruz vs. diyor, yani tahmin… Bunlar aşıyı savunan doktorlar.

Eğer ben hasta isem, ateşim var ise, belirti gösteriyor isem…( Aşı olup olmadığıma bakılmadan) karantina altına alınmalıyım, bu aşı olduktan sonra hastalanan kişi içinde aynı Bu konuda hem fikiriz.

Ama son zamanlarda çıkartılmış anlamsız bir laf var; “ Aşı olmayanlar diğer insanların hayatını tehlikeye atıyor diye;

Bu ön yargıdan başka bir şey değildir. Bu yönde bir bilimsel hiçbir değeri yok.. ;

a-) Aşı vurulanlar da, aşıya rağmen hasta olabilmektedir. Hatta aşı olanların koruma süresi belirli olmadığı için veya zayıf farz edilen virüsler kendisine enjekte edildiği için, bu virüslerin yeterince zayıf olmaması veya aşı olanın savunma sistemi zayıf olduğu için virüse antikor üretemez ise virüsün hastalık yapması ihtimali vardır

b-) Zaten aşı olmayan çok sayıda insan da hastalıktan etkilenmemiş veya çok hafif atlatmıştır. Ör: Eşleri veya çok yakın insanlar corona olmasına rağmen hiç hastalanmayan insanlar var, aşı taifesinin; “yeterince virüse muhatap olmamışlardır” tezinin yalan olduğu buradan belli, kim insana eşinden daha yakın olabilir.

1.5 yıldan beri bu salgın sürüyor ve kadar uzun süreden beri koronanın deymediği kimse yok gibi, çünkü hastalık belli bölgelerde değil, her yerdedir. Bence kitle bağışıklığına ulaşıldı. Peki bu durumda virüsün güçlüsünü yenen insanın niye aşısına ihtiyacı olsun?

Corona aşısı olanın olmayandan daha çok hastalıktan korunduğuna dair, hiçbir bilimsel veri yoktur, üstelik bu konuda kumu oyunda çok çelişkili açıklamalar var; kimi uzmanların % 90 korur dediği, Sinovac şirketinin aşısına kimileri % 70 diyor, brezilya da; “ben 3 faz yaptım % Sinovac ın koruyuculuğu 50.4” dedi, yani nerede ise plasebo. Diğer M-RNA aşılarını olanlar ise fenalaşıyor, etraftan çok sayıda bu aşıları olan insanların kalp krizi geçirdiği bilgisini alıyoruz.

Aslında bunların hiç gerek yok; sen aşı oluyorsun, senin dediğine göre de hastalıktan korunuyorsun, o halde benim aşı olmamamdan sana ne..?  Nedir bu “Gel beraber içelim” mantığı..? Hele aşının bana verebileceği zararlara kefil değilsen…!

Doğrusu şu; kimse bize zorla aşı dayatamaz, kimse bizim mahallemize gelip bize dayılık yapamaz…  biz “bıçağını yalayan dana değiliz…” gerekir ise meşru müdafaa hakkımızı kullanırız. Biz insanız ve insan olarak yaşayıp, insan olarak ölmek istiyoruz, M-RNA aşıları ile genetiğimiz ile oynatmaycağız…!

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

>