Haberde Bursa

EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR!

16.07.2020
426

CHP Mudanya İlçe Başkanı Ömer Aydın’dan manifesto ayarında açıklama; “AKP, 3 Kasım 2002 Genel Seçimleri’nde yüzde 34 oy alarak o dönem 550 sandalyeli TBMM’de 365 milletvekili kazanarak tek başına iktidar olarak neredeyse Anayasa’yı değiştirecek meclis çoğunluğuna ulaştı. Sonrası malum… Hedeflerine ulaşabilmek için seçim öncesi uzun yıllar ittifak halinde olduğu malum cemaatin olanaklarıyla birlikte yol aldı.

Hiç kuşkusuz ilk 12 yıl boyunca AKP, en büyük desteği o zamanlar “FETÖ” diyenlere hakaretler edilen o dönemki adıyla Fettullah Gülen Cemaati’nden aldı. Ülkemizin ordusu, medyası, eğitimi, sağlığı, yargısı, sendikaları üzerindeki bütün düzenlemeler cemaat odaklı yapıldı.

AKP yalnızca tarikat-cemaat desteğini almadı; diğer önemli desteği ise hiç kuşkusuz 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan Anayasa Referandumu’nda “yetmez ama evet”çilerin çıkışlarıydı. Yalnız evetçiler mi? Tutuklu terörist başı Öcalan’ın o dönemlerdeki İmralı notlarından ortaya çıkan “Erdoğan’a söyleyin, onu iki kez kurtardık” şeklindeki açıklamaları da diğer destekçilerini anlamamızı sağladı.

AKP’yi, ABD ve diğer batılı devletler de desteklemekten geri kalmadı. Yakın geçmişimizi hatırlarsak BOP Eş Başkanlığı devam ediyor, Arap Baharı projesine büyük destekler veriliyordu. İçten destek alamadığı kurumların başında bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri engeli de, sonradan kumpas olduğu belirlenen Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy ve Askeri Casusluk Davaları ile aşılmış oldu. TSK’nın ardından sıra Yargı’ya gelmişti.

Böylece daha da güçlenen AKP iktidarı, yıllar ilerledikçe tarikat-cemaat ağları ile daha sıkı işbirliği içine girerek sosyal devlet ilkesinin bu guruplara teslim edilmesiyle yoksul halk kesimleri üzerinde örgütlenmeleri kolaylaştı. Böylece toplumun yeniden tasarlanması için uygun bir atmosfer yaratıldı. Emekçi kesimlerin içlerine girilerek hayat koşullarına itiraz etmeyen, şükürcü ve biatçı bireylerin çoğalması sağlandı. Meydana gelen toplu ölümlü maden kazaları gibi iş kazaları için önemler almak yerine dinsel söylemlerle “Bu işin fıtratında bu var, Allah’ın takdiri böyle” diye telkinler verilmeye başlandı.

Tarikat-Cemaat yapılanması, toplumun çeşitli kesimlerine sızarak toplum tasarımı çalışmalarını yaparken, iktidar tarafından kendilerine sunulan devlette kadrolaşma imkanlarıyla da donatıldılar. Demokrasi inancımız ve geçmişte yaşadığımız acı tecrübelere dayanarak her türlü darbe ve darbe girişimine karşı olmamıza rağmen devlet içinde örgütlenen Fettullahçılar, 15 Temmuz 2016 tarihinde devlet yönetimini ele geçirmek amacıyla darbe girişiminde bulundular. Ne yazık ki bugüne kadar da yuvalandıkları ordudan ve yargıdan halen temizlenemediler. Üstelik bu darbe girişimini AKP iktidarı fırsata çevirerek FETÖ Terör Örgütü ile hiçbir ilişkisi olmayan akademisyenler, yazarlar ve iş adamlarını yargılanmak üzere tutuklayarak hapse attı.

Türk Milli Eğitimi adeta yap-boz tahtasına çevrilirken, din ve biat kültürü eksenli “dindar ve kindar” bir neslin yetiştirilmesi için Ensar, İlim Yayma, TÜGVA, TÜRGEV gibi kurumlar maddi yönden desteklenerek eğitim sistemi üzerinde ciddi bir ağırlığa sahip olmaları sağlandı. Bu güçleri ile devlete ait onca imam hatip okulları, yurtlar ve kreşler varken, söz konusu bu vakıf ve kurumlar, yurtlar, kreş ve okul öncesi eğitim adı altında kurslar açarak istedikleri toplum tarzını empoze etmek için çocuklara ve gençlere kadar ulaştılar.

AKP iktidarının hayallerini süsleyen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne ulaşmak için Cumhuriyet kazanımlarının biraz daha törpülenmesi gerekiyordu. Özelleştirme yoluyla Cumhuriyet’in kazanımları olan devlete ait birçok fabrika, askeri araziler, limanlar ve iktisadi devlet teşekkülleri satıldı. Yaklaşık 65 Milyar Dolar özelleştirme geliri elde edildi. Yabancılara mülk satışı kolaylaştırılarak üst seviyelere çıkarıldı. Atatürk’ün adını taşıyan stadyumlar yenilenerek adları değiştirildi. Resmi dairelerdeki T.C. ibareleri kaldırıldı. Velhasıl tüm Cumhuriyet kazanımlarını yok etmek için çeşitli kılıflar uydurularak çalışmalar gerçekleştirildi. 2002 yılından 2017 yılına kadar Türkiye, adeta bir eleğin içine konularak ayıklama işlemleri yapıldı. Bu işlemlerin tamamlandığına kanaat getiren iktidar sahipleri, bu zamana kadar kendisine muhalefet eden, seçim meydanlarında ip-urgan atan lideri de yanına alarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni hayata geçirme olanağına kavuştu.

Anayasa’nın ikinci maddesi, “Türkiye Cumhuriyeti, Demokratik, Laik ve Sosyal bir Hukuk devletidir.” tanımıyla belirlenen Cumhuriyet’in niteliklerinin içi boşaltılmıştır. 18 yıldır demokratik haklarımızı ne kadar kullanabildik? Devlet her inanca eşit mesafede kalabildi mi? Sosyal haklarımız konusunda ilerleyebildik mi? Hukukun Üstünlüğü İlkesi’ne dayanarak hak talebinde bulunabildik mi? Tüm bu soruların cevaplarını bir kez daha düşünmemiz gerekir. Tek bir kişinin iradesine dayalı bu sistem ile birlikte yaşantımızı düzenleyen pek çok şey tek bir kararnameye bağlı artık.

Cumhuriyet’imizin değerleri, kazanımları zayıflatılmış, içleri boşaltılmış olsa bile bu ülkede Kuva-yi Milliye ruhunu yaşatmaya devam edenleri bitiremeyecekler. Bizler var olmaya devam ediyoruz. Millet İttifakı’mızın son yerel seçimlerde kazandığı zafer, Cumhuriyet’imiz için yeni bir umut olmuştur. AKP iktidarının artık engellenemez bir konumda olduğu fikri topluma dayatılmaya çalışılsa da özellikle gençlerimizin verdiği güven ve umutla Atatürk Devrimleri’nin sağlam temelleri üzerinde Cumhuriyet değerleri tekrar iktidara gelecektir.” dedi.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

>