Haberde Bursa

Ahmet Koçak yazdı; KAPLIKLAYA CAZİBE MERKEZİ

14.05.2025
Ahmet Koçak yazdı; KAPLIKLAYA CAZİBE MERKEZİ

Köşe yazarımız Ahmet koçak makalesinde; Arapçadan dilimize giren cazibe sözcüğünün Türkçe anlamı: albeni, alım, alımlılık, çekicilik, çekimdir. Türkçesi varken Arapça ad konulması yanlış olsa da oraya takılmadan asıl konuya geleyim; Bursa’ya ilk geldiğimde Bursa’nın tarihi bölgesinde yer alan Hacı Seyfettin Mahallesi’nde oturdum. Düzlükte ve etrafı apartmanlarla çevrili olduğundan sıcaktan bunalır; etrafı açık, hava akımı olan, kayalarla kaplı olduğu için Kaplıkaya denilen, atıl durumda olan bölgeye gelir serin havada piknik yapardım. Merkezde yer alan dairemi sattım üzerine emekli ikramiyemi de ekleyerek bu bölgeye yakın olan mahalleden müstakil bir ev aldım.
Uludağ, Pınar Mahallesi’nden yukarıya doğru yapılaşmaya izin vermediği gibi diğer mahallelerde de benzer durum vardır. İnsanoğlu dağın izin verdiği yere kadar durmaz bina yapar. Nasıl olduysa Pınar Mahallesi ve Kaplıkaya Özdilek Market arasında kalan bölge müteahhitlerin elinden kurtulmuş.
Siteler, Kaplıkaya, Ertuğrulgazi mahalleleri geniş bahçeleri ağaçlarla dolu apartmanların olduğu Yıldırım ilçesinin en planlı mahalleleridir. Orman arasında kalan havası, suyu, manzarası güzel Pınar Mahallesi’nde varsıl insanların yaşaması beklenirken yoksul insanların yaşaması da ilginç gelir bana. Bu güzel mahallelere yakın olan geniş bölge yıllarca atıl durumda kaldı. Asıl mesleği öğretmenlik olan bir belediye başkanı o bölgeye el atmayı ve cazibe merkezi haline getirmeyi dillendirmeye başladı.
İş makinaları şekilsiz, yer yer iri kayalarla kaplı araziye girip önce bir şekil verdi. İrili ufaklı kayalardan atlayarak akan Kaplıkaya Deresi beton dökülerek suyun terbiyeli akışı sağlandı. Şair ve yazar olan başkan yapmayı planladığı projesini ballandıra ballandıra, abartarak televizyonlardan anlatmaya başladı:
“Burada konukların kalacağı beş yıldızlı bir otel, dere üzerinde bir boğaz köprüsü, seyir terasları, Türkiye’nin en büyük akvaryumu, balık tutma havuzu, açık hava tiyatrosu, mescidi, akvaryumdaki balıkları camından izlenebilen bir lokantası, dünyada eş benzeri olmayan fıskiyesi, şelaleler ve kay kay alanı olacak. Yukarı kısmında Minia Yıldırımı(yıldırımda bulunan tarihi binaların küçük modelleri), nikâh dairesi ve lokantasının yukarısına piknik alanı yapılacak Yıldırım sakinleri burada yiyecek, içecek, gezecek, eğlenecek…”
Boş alandaki asırlık ağaçlar kesildi, gömüldü yerlerine yeni fidanlar dikildi. Çok gecikmeli de olsa -otel hariç- diğerleri yapıldı ve halkın kullanımına sunuldu. Zaman içinde fıskiyeli havuzu otoparka dönüştü, kaykay alanı kapatılıp yerine lunapark yapıldı. Otelin temeli toprak ve molozlarla kapatıldı alan atıl durumda bırakıldı. Balık tutma havuzu işlevini yitirdi, kirlendi yağan yağmur sularını konuk ediyor, Süs havuzlarının mini fıskiyelerin suyu kesildi. Nikah dairesi ve lokanta yıkıldı. Minia Yıldırım yok oldu.
Birçok tesis atıl duruma gelse de yine de Yıldırım ilçesinin nefes aldığı bir yer olarak işlevini sürdürmektedir. Evime yürüyüş mesafesinde olan bu yer, son yıllarda daha çok Suriyelilerin kullandığı bir yer haline geldi. Sıcak iklimli bir çölden gür ormanın kıyısındaki buraya gelmek onlar için Cennete gelmiş gibi bir mutluluk veriyordur. Gerçekten de cennet tanımına uyan bir bölgedir.
İlkbaharla birlikte dağ uyanmaya başlar. Yeşil renk alttan yukarıya doğru sarp dağı yavaş yavaş dağı boyamaya başlar. Mayıs ayının ortalarına doğru boyama işlemi tamamlanır; uzaktan sık çimle kaplıymış gibi bir görüntü verir. Ağaçlar çeşitli olunca yeşilin tonları da çeşitlidir ve insana görsel bir şölen sunar.
Sabah erken uyandığımda balkona çıkarım. İnsanlar ve taşıtlar çekilince doğa kendisini onarmaya başlar. Bu onarım sabaha karşı tamamlanır. Kentin havası yunmuş, yıkanmış; gül, hanımeli, iğde, ıhlamur çiçeği kokuları katılmıştır. Kokuları içime derin derin çekerim ki içim de yunup yıkansın, yaşama sevinciyle dolsun… İnsanlar ve taşıtlar hareketlendi mi o kokuları bastırır, duyulmaz olur. Kaplıkaya Cazibe Merkezi ve çevresi günün her saati temiz hava ve güzel kokuları sunmaya devam eder.
Dünyada iki tür insan vardır; kötü insanlar ve iyi insanlar. Kötü insanların sayısı fazla olduğundan sesleri çok çıkar, iyileri sustururlar. Bu da iyileri gerginleştirir. Ülkemizde son yıllarda yaşanan kötü insanların yarattığı kötü olaylar, haksızlıklara, adaletsizliklere destek olan, alkış tutan kötü insanların sosyal medyada yazdıkları, televizyonlardan söyledikleri saçma sapan şeyler beni çok üzer ve strese sokar. Aşırı gerginliğe benim yaşamda dayanmak zordur. Kendimi rahatlatmam gereklidir. Böyle durumlarda kendimi hemen Cazibe Merkezi’ne atarım.
Merkeze giderken dağın yeşiline bakarım gözlerim dinlenir, etraftan gelen güzel kokuları ve temiz havayı burnuma çekerim akciğerlerim bayram eder. (Bugün şansımdan parkın çimlerini biçmişler bir güzel koku daha katıldı şölene.) Yirmi derece civarında olan hava sıcaklığı çocukları coşturmuş, soyunup dereye girmişler. Dağdan eriyen karların suyuna girip iyice soğuyan vücutlarını güneşle hafif ısınmış kayalara serip ısıtmaya çalışmalarını görmek beni çocukluğuma götürür, gülümsetir. Açık akvaryumundaki balıkları gören küçük çocukların hayret çığlıklarıyla içimde çocuk çığlıkları attırır, Luna parkında çocukların yaşadıkları coşkuyla coşarım.
Lokantasında yemek yiyip, bahçesinde çayımı yudumlarken gezen insanlarım mutlu yüzlerini görmek beni mutlu eder.
Dönüşümde kendimi yoklarım; üzerimde ağırlık eden her şeyi; bilgisayarların geri dönüşüm kutusuna atmış, kurtulmuş gibi hissederek eve dönerim.
ahmet.kocak16hotmail.com

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

>