Haberde Bursa

Ahmet Koçak yazdı; BEN ERMİŞ BİR KİŞİYİM

06.04.2024
6

Köşe yazarımız Ahmet Koçak makalesinde;

Bazı doğaüstü özelliğim olduğunu yaşadığım iki olayla fark ettim. Gerçekçi bir insan olduğumdan bu özelliğime bilimsel açıklama getirip, dergâh falan kurmayı hiç düşünmedim. Pişman mısın diye sorarsanız, elbette pişmanım. Bugünlerdeki pahalılıkta emekli maaşıyla emekleye emekleye yaşam mücadelesi verirken pişmanlığım daha da artmaktadır.

Öğretmenliğe yeni başladığım yıllarda bir öğretmen arkadaşın evine konuk oldum. Oturduğum yerden karşı evler ve sokaklar gözüküyordu. Sohbet ederken baktım yoldan aşağı doğru arkadaşın amcası, yengesi ve iki çocuğu iniyorlar. Beş dakika sonra kapı zili çaldı. Dedim ki:

“ Amcan Kazım, karısı ve çocuklarından Deniz’le, Özgür geldi.” İnanmadığı gülümsemesinden belliydi. Gitti kapıyı açtı. Bildiğimi anladı. Şaşkın bir yüz ifadesiyle, konuklarını içeri almadan koşarak yanıma geldi. Elime sarılıp öpmeye çalışıyordu. El ayak öpmeye öptürmeye karşı olduğumdan engel oldum tabii.

Ahmet Hocam, ben zaten sende bir fevkaladelik olduğunu seziyordum. Nasıl bildin? Ermiş bir insansın vallahi!” deyip durdu bir süre. Olayı anlattığı amcası ve yengesi de bana eskisinden fazla hürmet etmeye başladılar. İlk müridim olmaya adaydılar. Uzun bir süre nasıl bildiğimi söylemedim. O sürede bana olan hayranlıklarının tadını çıkardım. Nasıl bildiğimi söyleyince bana olan hayranlıkları baştakine, hatta baştakinden daha aşağıya indi. Şimdiki aklım olsaydı hiç söyler miydim?…

Bir dostumun tayini İstanbul’a çıkmıştı. Eşyaları gelmeden önce İstanbul’da buluştuk. Arkadaşım on beş katlı bir apartmanın sekizinci katını kiralamıştı. Kamyon eve yanaşmadan önce dört amele bulup kamyonu beklemeye başladık. Kamyon geldi. İşçiler eşyaları taşırken biz de ayaküstü sohbet ediyorduk. Binaya bakarken yedinci katın balkonunda arkadaşın amcasına benzer birini gördüm gibi geldi. O konuşmaya devam ediyor, gözüm balkondaki adamda. Balkondaki adam eve girene kadar dikkatle baktım. Amcası olduğundan iyice emin oldum. Tabi o zamanlar gencim ve gözlerim kartal gözü gibiydi. Adam eve girdi. Biliyordum ki, hafta sonları kent insanı kahvaltıda taze, çıtır çıtır ekmek sever. Çocuklar geç kalktığından, onları fırına bakkala göndermek mümkün olmadığından birazdan ekmek almaya ineceğini tahmin ederek:

Biraz sonra Amcan Seyfullah yanımıza gelecek. Senin dairenin altında oturuyor.” dedim. Şaşkınlıkla yüzüme baktı. Amcasının nerede oturduğunu bilmem mümkün değildi ve sık görüştüğüm biri değildi. Sözüme bir anlam veremedi. Şakacı bir yapım olduğunu bildiğinden şaka yaptığımı düşündü.

Arkadaşın amcası ile arası limoni ve yıllardır görüşmüyorlardı. İstanbul’da yaşadığını biliyor, nerede yaşadığını bilmiyordu. İşçilere talimatlar verip tekrar yanıma geldi. Konuşmaya devam ettik.

Biraz sonra amcası apartmanın kapısından çıkıp bize doğru gelmesin mi? Birden amcasını karşısında gören arkadaşım:

Sen ermiş bir adamsın. Ben zaten biliyordum ermiş olduğunu:” dedikçe o da elimi öpmeye çalışıyor,

Bu nasıl bir iş? Nereden bildin? Koca şehirde bu nasıl olabilir? ”deyip duruyordu.

Amcası geldi yeğenini ve beni karşısında görünce şaşırdı. Kahvaltı için ekmek almaya indiğini söyledi ve ekmekleri aldıktan sonra evine davet etti. Eve girdik kahvaltı masasına oturduk. Sekiz kişilik kahvaltı masasında bir kâse daha konacak yer kalmamış; masa, türlü çeşit kahvaltılıklarla dolmuştu. Bilirim, konuk beklerken böyle bir masa donatılırdı. Bizimle tesadüfen karşılaşmış, herhangi bir hazırlık yapmamışlardı.

Siz her sabah böyle kahvaltı mı yapıyorsunuz? “diye sordum şaşkınlıkla ve devam ettim:

Benim en zengin olan kahvaltı masamda dört çeşit kahvaltılık ya olur ya olmaz.” dedim. Arkadaşın amcası:

Amaan hoca dünya malı dünyada kalır. Sen de malını ye.”

Olsa da yesek bir aylıkla ancak o kadar yiyebiliyoruz.” diye yanıtladım.

Şimdiki aklım olsaydı; nasıl bildiğimi söylemez, bu iki müridimin anlatacakları, birin yanına beş katacakları ile tarikatımı kurmuş, hem onları hem kendimi kurtarmış olurdum. Ağır faturaları, pahalılığı müritlerimin sırtına yüklerdim. Altımda Mercedes, elimde Ayfon telefon, Adnan Hoca gibi bir haremim… Gel keyfim gel…  (Kırmızı Pantolon kitabımdan)

ahmet.kocak16@hotmail.com

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

>