Haberde Bursa

‘Olağanüstü Dönemlerde; Salgını Ancak Radikal Kararlar İle Yenersiniz”

27.05.2020
729

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu corona virüs sürecinde hayatın normalleşmeye başlamasını ve erken seçim söylentilerini değerlendirdi.

Corona virüs süreci ve siyasi gündeme dair konuşan İsmail Tatlıoğlu ‘’Covid-19’un pandemi ilan edilmesinin en büyük sebebi belirsizliği. Yani ne kadar büyük tehlike yaratacağı, ne zaman sonlanacağı ve nasıl bir sosyal maliyet yaratacağı belli olmadığı içindir. Çin’den başlayan bu süreç bizi ve Avrupa’yı terk etti, sadece Latin Amerika’da gibi bir süreç. Pandemideki bütün bu olumlu gelişmelere rağmen henüz ciddi bir risk altında bir küresel dünya var. Bu tehdit 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük tehdit, hatta ondan daha kapsayıcı bir tehdit. Ekonomik olarak baktığımızda Mart sonu gibi bu pandemi 2009 krizine benzetiliyordu. Sonrasında büyüdü ve bugün artık 1929’da dünyanın gördüğü en büyük bunalıma eşdeğer tutuluyor. 2019 sonu itibariyle uluslararası kuruluşlar yüzde 3 büyüyeceğimizi öngörüyordu. Yani pozitif bir dünya vardı. Negatif beklenti dünyanın hiçbir yerinde yoktu. Martın başına geldiğimizde bu pozitif beklentiler yerini negatif beklentilere bıraktı. Bugün itibariyle büyük ekonomik daralmalar var. Herkesin beklentisi corona sürecinin haziran sonundan itibaren normale döneceği şeklinde. Corona, dünyadaki yüzde üçlük büyümeyi eksi üçe düşürdü. İlk olarak sokaktaki vatandaşın veya hane halkının gelir akışını sağlamayı planladılar. İnsanlara işyerlerinizi kapatın evinize gidin dedik. Bazı ülkeler tamamen karantina yaptı, bazıları bölgesel. İşyerlerini kapatanların giderlerini karşılanmaya çalışıldı.”

“Pansuman Tedbirler İle Ancak Bu Kadar Olur”

“ Türkiye’de yedi yüz milyar dolarlık bir üretim var. Bunun devam etmesi lazım. Dünya yaklaşık olarak 15 trilyon dolarlık fon sağladı. İnsanlar ihtiyaçlarını görsün, firmalar ayakta kalsın ve ekonomik hayatın devam etmesine hazır olsunlar diye. Türkiye’de 18 Mart’ta Recep Tayyip Erdoğan tedbir paketi açıkladı, o pakette ciddi eksikler vardı. 19 Martta biz de tedbir paketi açıkladık. Sonrasında bizim dediğimiz birçok hususun gerçekten uygulamaya konulduğunu gördük. Ve doğru olduğuna vakıf olduk. Biz İYİ Parti olarak 20 Mart’tan itibaren üç hafta karantina olmasını istedik. Eğer öyle olsaydı dört binlerdeki ölüm sayısı binlerin altında kalabilirdi diye düşünüyoruz. Yapılan hesaplar erken karantinanın ölümleri çok ciddi anlamda düşürdüğünü gösteriyor. Şu an dünya ekonomisi olumlu bir beklentiye girmek üzere. Hayat yeniden başlama beklentisi içerisinde. İnşallah Türkiye bayramdan sonra böyle bir ortama girer. Dünya üzerinde 5 milyon vaka, 3 yüz 60 bin civarında da ölüm var. Bu ölümlerin 160 bini Avrupa’ya, 100 bini de Amerika’ya ait. Yani ölümlerin yüzde sekseni bu ülkelere ait. Bu da bu ülkelerin özgürlük alanlarının biraz geniş olmasından kaynaklanıyor. Ben halkımızın kurallara uyma konusunda azami gayret içerisinde olduğunu düşünüyorum. Ülkeler kendi içlerinde bu karantinaya son veriyorlar ama ülkeler arasındaki ilişkiler eskiye biraz gecikmeli döner. Bunun için ekim, kasım, aralığı beklememiz lazım. Henüz eskiye dönmenin ısınmalarına başlayacağız. Temel ihtiyaçlardan başlayacak bir normalleşme başlayacak. Coronadan ciddi etkilenen ülkelerin yaptığı şey iç piyasayı canlandırmak. Türkiye’nin de yapması gereken bu. Türkiye’nin yeni acili ekonomik olarak iç piyasayı canlandırmak. Sayın Genel Başkan Akşener Mayıs’ın başından itibaren sayın Erdoğan’a seslendi ve siyasileri toplayın, ortak akıl üretilmesi konusunda çalışmalar yapalım ve ortak güce dönüştürelim dedi. Olağanüstü dönemlerde olağanüstü tedbirler almak gerekir. Buna cevap gelmeyince sayın Akşener başka bir öneri getirdi. Bilim kurulu gibi ekonomi kurulu oluşturun, hatta buna diğer partilerin ekonomi kadrolarından da arkadaşlar gelsin ve ülkenin kaynakların nasıl harekete geçirilebilir bununla ilgili ortak politikalar üretilsin dedi. Memleket masası etrafında hepimiz toplanalım dedi. Bu bir birliktelik çağrısıdır. Burada çok ciddi bir eleştiri veya eleştirinin ötesinde kaba bir tavırla karşı konuldu. Siyaset çok ciddi anlamda ötekileştirmekten besleniyormuş. Dışlamaktan, olumsuz bir dilden beslenen bir siyaset söz konusu. Bu halbuki gayet masum, makul ve makbul bir çağrı. Bu eğer bu ülkede bir cumhurbaşkanı rolünde biri varsa onun yapması gerek. O nedenle biz Türkiye’de bir cumhurbaşkanı açığı var diyoruz.”

“AK Parti Siyaset Dilini Düzeltmeli”

“ Bizim 2017’de referanduma karşı çıkış nedenlerimizden birisi de buydu. Hükümet her oranla temsil edilebilir ama devlet yüzde yüzü kuşatmalı. Devlet bir vatandaşı dahi dışarıda bırakamaz. Ulusal medyaya bir bakın, hiç ekonominin konuşulduğunu gördünüz mü? İşsizlik hiç konuşuldu mu? Türkiye de 3 milyon 150 bin kobi var acaba bunların ne kadarı ayakta kalacak diye konuşuldu mu? Acaba kaç milyon insanımız gelir desteğinden yoksun kaldı? Bunlar konuşuldu mu? Sen hainsin, yok sen daha hainsin, yok sen en hainsin gibi saçma sapan, yani bu milletin beş milyonu, on milyonu oy vermiş partilerine en yüksek yerden hainlikle suçlayan bir dille siyaset götürülmeye çalışılıyor. Ötekileştiren dili bırakmamız gerekiyor. Biz hala memleket masası konusunda ısrarcıyız. İnşallah bununla beraber olur. Ülkede seçimin konuşulması toplumsal ihtiyaçların varlığından yani seçimle ortaya çıkmış siyasal karşılıkların artık mevcut olmayışından, yani şu anki parlamento dağılımı seçimle daha farklı olacaksa o zaman seçim konuşulur. Seçimin yoğun konuşulması toplum tarafından bir ihtiyaçtır. Bazen olağanüstü dönemler nedeniyle veya mevcut iktidarların çok yanlış uygulamaları nedeniyle toplum yeni bir iktidar ihtiyacıyla böyle bir arayışa girer. Ama çok çok seçim sistemini değiştirmek çok yanlış. Bunlar genelde otoriter yönelimli ülkelerde olur. Yani rakibi bloke edecek, onu meclise sokmayacak seçim sistemleri bulmaca gibi döner. Bunları kim düşünmüşse kaybetmiştir. Bunların arasında kazanan hiçbir tane yoktur. Biraz gecikir ama kaybederler. Çünkü toplumsal talep büyük bir sel gibidir. Toplumsal talep bunu yapar, engellenemez. Şimdi dolayısıyla mevcut bir-iki parti var bunlar mevcut yasalarla meclise girebilirler, bunları engelleyelim fikri antidemokratiktir. Siz başka partiden milletvekili aldınız ve bunların çok akıllı insanlar olduğunu, yanlıştan döndüğünü ilan ettiniz. Şimdi bir başka parti yaparken, yok, bu o zaman olmaz, bu yanlış… Bunlar yanlış şeyler. Ülkenin bir seçim sistemi olur ve bunlar istikrarlı yürür. Evet Türkiye’nin siyasi partiler kanununda ciddi sıkıntılar var. Bugün ben dahil meclis atama milletvekilleriyle dolu. Bana sorsanız ben çok dar bölge seçim sistemi isterim. Tabanın istediği bir seçim ve siyasi partiler kanununun eksikliğini görüyoruz. Erdoğan Ak Parti’yi kurduğu vakit dört tane ulusal kanalda canlı yayına katıldı. Ve bunların dördü de onların muhalifiydi.”

“Tuzağa Çekilmek İstendik”

“ Biz o günkü Türkiye’ye yasaklı Türkiye diyorduk. Biz bundan yaklaşık 16 yıl sonra parti kurduk. O partiyi kurduktan sekiz ay sonra bir fotoğrafını televizyonda gösterebildiler. Bugün devletin kanalı TRT’de sayın Akşener’in bir röportajı yok. Nelerin değiştiğine dair bundan daha büyük bir gösterge mi olur? 1 Nisan 2018’de İYİ Parti olarak biz büyük bir kongre yaptık. Ve kongremizin artık görülmüş olması nedeniyle seçim istendi. Sayın Erdoğan da buna uydu ve seçime gittik. Düşünün, siz büyük bir siyasi partisiniz ve kongre yapmışsınız. Yüksek seçim kurulu seçime gidecek partileri görüşüyor. Ve sıra size geldiğinde duruyor iki gün sonra görüşülecek diyor. Yani siz orada hukukun dışında bir değerlendirmeye tabiisiniz. Sayın Akşener dahiyane bir fikirle atak yaptı. Sayın Kılıçdaroğlu’na Türkiye’nin demokrasisi adına bana yardımcı ol, seçime girmemiz için bizi 15 milletvekili desteklesin dedi. Türkiye’nin demokrasisine katkı olarak cumartesi günü İYİ Parti’nin milletvekili sayısı 20 oldu ve meclise girmeyi garantiledi. Pazartesi yüksek seçim kurulu İYİ Parti’nin normal şartlarda da seçime girebileceğine karar verdi. Bu tuzak demek. Bunlar yakışmaz. Biz büyük bloklamalara rağmen meclise girdik. Biz yeni kurulan partilerle ilgili olarak siyasetin çeşitlenmesine tarafız. Bunların hareketlerinin partiye dönüşmesi Türkiye için bir renktir, çeşitliliktir. Demokrasi için ilave bir aktördür. Millet hangimize teveccüh ederse ona anahtar verir ama rekabet şartları oluşsun. Bizim meclise girmemizi engelleyemeyenler şimdi bu partilerin meclise girmesini, seçime katılmasını engellemeye yönelik bir telaş içindeler. İYİ Parti olarak bu hamlelere karşıyız. Ben Cumhur ittifakının herhangi bir seçim talebinde olacağı kanaatinde değilim. Henüz üç yıl var ve şu an itibariyle seçim demek Cumhur ittifakının kaybı demek. Pandemi öncesi Cumhur ittifakının oy oranı yüzde 41’di. Sayın Erdoğan’nın cumhurbaşkanı olarak kabulü yüzde 52. Olağanüstü dönemlerde artık devlet söz konusu olur ve devlete yönelik bir beklenti söz konusu olur. Olağanüstü dönemin etkisini dışarıda bıraktığımızda Cumhur ittifakı ve sayın Erdoğan’ın bugün için seçim kazanma ihtimali gözükmüyor.’’ dedi.

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

>