Haberde Bursa

İNATLA YAZACAK VE BEN GERÇEKLERİ YÜREKLİCE HAYKIRACAĞIM; BENİM ÜLKEMDE TUZ KOKTU.

14.10.2021
335
“Sevgili dostlar ve okurlar, neden böyle bir başlıkla yazıma başladım biliyor musunuz?” geçmiş dönem CHP Parti Meclis Üyesi Güler Buğday‘dan okunacak yazı! Buğday; “Çünkü her sabah saatlerce uğraşıp, samimiyetle ve sol namusumla hiç kimseye iftira ve çamur atmadan ama gerçekleri de eğip bükmeden yazdığım yazılara ancak bir avuç yürekli insan katkı koyabiliyor.
Yazdıklarım ve paylaşımlarım beğenilmiyor mu diye düşünebilirsiniz ancak gerçekler öyle değil.
Benim yazılarımı inanılmaz beğenen, yararlanan, takdir eden ve duygulara tercüman olduğum için teşekkür edenler inanılmaz kadar çoklar.
Özel mesajlarla, telefonla veya bizzat yüzüme bu beğeniyi en içten ve en samimi duyguları ile itiraf ediyorlar, ama bu duygularını ortaya dökmekten ölesiye korkuyorlar.
Belki haklılar ama “korkunun ecele faydası yok” sözlerinin doğru söylenmiş bir söz olduğu gerçeğini her geçen gün daha iyi anlıyoruz.
Oysa insanlar yapılan haksızlıklar karşısında korktukça, çekindikçe, sessiz kaldıkça veya “bana değmeyen yılan bin yıl yaşasın” dedikçe ülkede yaşamak inanılmaz zorlaşıyor ve adeta nefes alamaz bir konuma getiriliyoruz.
Ülkemizde her alandaki bozulma, dejenerasyon ve keyfiyet ile beraber çürüme öyle boyutlara ulaşılıyor ki inanılmaz bir şekilde etkileyip akıl sağlığımızı zorluyor.
İnanması zor ama ülkemizde artık doğru ile yanlış, güzelle çirkin, iyi ile kötü ve yalanla doğru, vicdan ve ahlaksızlık adeta yer değiştirdi.
Haklı olanlar, namuslu, vicdanlı ve dürüst olanlar hak arayamıyor çünkü biliyorlar ki yargı siyasetin emrinde ve keyfiyetinde ne yazık ki, mahkemeler işgal altında.
Ülkenin geçmişte en güvenilir kurumu ve halkın göz bebeği olan silahlı kuvvetlerde bile Atatürkçü ve liyakatli komutanların tasfiyesi ile işlevsiz kılınmışlar.
Orduya, harp okullarına velhasıl tüm silahlı kuvvetlere ‘SADAT’ denen devşirme bir kuruluş yön (!) veriyor.
Çok acı ve utanç veren bir durumda sağlık ve eğitimde yaşanıyor:
Halkın sağlığı ve ülkenin geleceğinin güvencesi olması gerek bu iki önemli kuruluş tarikat ve cemaatlerin elinde oyuncak oluyorlar.
Halkımızın ekmeğini ve sağlıklı gıdasını sağlayan ve her yerinden verim fışkıran topraklarımızda tarımımız ve hayvancılığımız son yıllarda ve Tek Adam Şahsın Devletinin atadığı basiretsiz, bilgisiz ve memur bakanlar eliyle perişan ediliyor.
Kendi çiftçimiz, köylümüz ve üreticilerimiz planlı bir şekilde iflasa ve yoksulluğa mahkûm edilirken yabancı ülke çiftçileri destekleniyor ve yabancı şirketlerin yerli işbirlikçisi bir avuç kan emen insana varsıllık sunuyorlar.
Tek Adam diktasında ve uygulanan faşist yöntemlerle muhalifler, aydınlar, yazarlar ve yürekli insanla veya iktidarın uygulamalarına eleştiri yöneltenler anında suçlanıyor hatta linç edilmeleri için “Terörist” diye suçlamalarla gelecekleri karartılıyor.
Ülkedeki gelir adaletsizliği inanılmaz bir makasla açılıyor ve mutlu bir azınlık inanılmaz varsıllaşıp lüks içinde yaşarken adeta halk açlıkla terbiye ediliyor.
Halk sadece açlıkla sınanmıyor, kendilerinin ve özellikle çocuklarının gelecekleri yok ediliyor.
Hiç kimse yarınından emin olamıyor.
Halkımızın göz bebeği olan evlatlarının okumasına ve gelecek güvencesi olacak tahsili yapmalarına artık olanak sağlanamıyor.
Bu gençlerin kalacakları, barınacakları bir yurt bulunamazken, karınlarını doyuracak bir gelirleri olamayacağı için perişan olup bu ülkeden kaçıp gitmenin hayalini kurar konuma getiriliyorlar.
Çünkü ülkelerinde ne karın doyurma nede gelecekte liyakatlerine, yeteneklerine ve başarılı olabilecekleri alanlarda bir iş bulma şansları yok edilip ellerinden alınıyor.
Çünkü bugün egemen olanlar; geçmişte Fethullah Gülen Terör Örgütü ile yıllarca ülkeyi birlikte yönetip tüm değerleri yok edip ülkeyi parsel parsel ele geçirdiler.
Bölüşmede ve yönetmede aralarında sorun yaşayınca düşman olan ve yaşanan kanlı bir darbe girişimiyle bağları kopan anlayış bu yapıyı tasfiye ederken kendilerine adeta bir yeni paralel yapı kurdular.
Devleti işgal ederken tüm kurum ve kuruluşlara Fethullahçılardan devralıp özellikle kurdukları vakıflar sayesinde her alandan gelirlere ve yapılara el koyup adeta ülkede tek söz sahibi oldular.
Geçmişte üniversite girişlerinde soru çalarak kendilerine bağlı gençlerin okumalarını ve devlette iş bularak etkili olmalarını sağlayanlar artık cebren ve hile ile bu işi başarır oldular.
Birçoğunda AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu ve kızları ile yakınlarının olduğu vakıflara başta belediyeler, yurt içi yurt dışı şirketler veya korunup kollanıp devlet destekli varsıllaştırılan iş adamları akıl almaz bağışlar yapıyorlar.
Son günlerin tartışılan konumdaki vakıflardan biri olan TÜRGEV:
“23 binden fazla öğrencimiz ve 25 yılda verdiğimiz 7468 mezun ile Türkiye çapında büyük bir aileyiz” diye açıklama yapmışlar.
TÜRGEV’in vizyonu;
“Fikri hür, kendine güveni tam, araştıran, sorgulayan, üreten, özü sözü bir, milletini, değerlerini ve tarihini bilen bir gençliğin yetişmesine katkı sağlayarak; geleceğin büyük Türkiye’sini inşa etmektir. Gençlerimizin Geleceği İçin Çalışıyoruz” diye kendilerine ulvi ve saygın hedefler koymuş görünüyorlar.
Vergi Muafiyeti
İstanbul Eğitim ve Gençliğe Hizmet Vakfına (TÜRGEV), vakıf resmi senedine uygun faaliyette bulunduğu dönemlere münhasır olmak üzere vergi muafiyeti tanınması; Maaliye Bakanlığının 17.08.2011 tarihli ve 78793 sayılı yazısı üzerine, 30/07/2003 tarihli ve 4962 sayılı Kanunun 20nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 26/09/20211 tarihinde kararlaştırılmıştır.
Görünürde ideal ve saygın tanımlamalarla halkın, gençlerimizin ve kızlarımızın yararına gibi güzel ve anlamlı sözlerle kendilerini topluma sunan bu ve benzeri vakıflar ne yazık ki hak hukuk tanımaz tavırları ile suç işlerken ülkenin ciddi sorunu olmuşlardır.
Adeta ülkede derebeylik mantığı ile hak hukuk tanımadan halkın malı olan yapıları işgal etmiş ve devlet korumasında polisi suç işlemeye mahkûm etmiş ve barbarlığı yöntem olarak benimsemişlerdir.
En üzücü, düşündürücü ve asla kabul edilemez uyguladıkları yöntemse; devletin tüm kurumlarındaki kadrolara kendi yaptıkları listelerle ve tek koşul olarak vakıflarına üye olup Tek Adan Şahsın Devletine biat eden çıkarcı insanları yerleştirmek oluyor.
Bu vakıflar özellikle emniyet, yargı ve orduya kendi militanlarını yerleştiriyorlar.
Örnekleri saymaya devam etsem burada uzaya yol olur.
Ben daha ne diyeyim “benim ülkemde tuz koktu” ama hala insanlar suskun ve bu rezaletlere karşı sessiz kalıyorlar.
Benim elimden de ancak pes etmeden inat ve ısrarla bu vahametler karşısında uyanmaları, hesap sormaları hem kendilerinin hemde evlatlarına ve ülkemize sahip çıkmaları için yazıp uyarmaktan başka bir şey gelmiyor.
Uyanın ey millet. Ses verin bu rezalete…
Tavır koyun bu çürümeye..
İsyan edin ve hakkınızı arayın bu keyfiyetten ve sizleri kul sayan zihniyete.
Sevgiyle saygıyla, eşit yurttaşlar olarak barış ve kardeşlik duyguları ile insanca, onurluca, özgürce, haksızlıklara ve hukuksuzluklara izin vermeden yaşayalım ve yaşatalım.”
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

>